Nükleer enerji santrallerinde bölünebilir ağır çekirdekleri kullanarak enerji üretilmesi sürecinin doğal yan ürünleri radyoaktif maddelerdir. Bu maddeler insan sağlığına zararlıdır ve bulunduğu tesislerde güvenliği sağlamak amacıyla sıkı yönetsel tedbirlerin kullanılması ve sıkı denetimlerin uygulanması gerekmektedir. Nükleer güvenlik kavramı bu ihtiyaçlar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Ana amacı, nükleer tesislerde düzgün işletme şartlarının sağlanması, kaza durumlarının önlenmesi, tüm tedbirlere rağmen kazanın oluşması durumunda da olumsuz etkilerinin en aza indirilmesidir.

Nükleer güvenlik çalışanlar, halk ve çevrenin radyoaktif maddelerin olumsuz etkilerinden korunması üzerine odaklanmaktadır.  Nükleer güvenlik kavramı yakıt çevrimi ile ilgili bütün aşamalarda ve tesislerde kullanılmasının yanı sıra, nükleer tesislerin tasarlanması, inşa edilmesi, işletmesi ve sökülmesi aşamaları için de önem taşımaktadır. Nükleer güvenlik, yeterince ehliyetli personel kadrosuna ve iş ortamında güvenlik kültürüne, işletme ve günvelikle ilgili faaliyetlerin desteklenmesine ihtiyaç duymaktadır. Nükleer yönetmeliklerin bütün bu hususları kapsaması ve deneletme kuruluşlarının bütün bu aşamalara dikkat etmesi gerekmeketdir.

Nükleer güvenlik, nükleer enerji üretiminde her zaman en önemli konular arasında yer almıştır. Hem nükleer santral işletmekte olan ve hem de nükleer enerji işine yeni girmek isteyen ülkeler için en önem verilmesi gereken konulardan biri tanesidir. Çünkü, bir nükleer kaza, dünyadaki bütün nükleer santralları ve nükleer enerji endüstrisini olumsuz yönde etkilemektedir. Dünyadaki herhangi bir tesisde gerçekeleşecek bir kaza, dünyanın diğer bir yerindeki nükleer santrallarda ciddi değişiklikler yapılmasına, elektrik üretim maliyetlerinin artmasına, nükleer enerjinin toplum tarafından sorgulanmaya başlanmasına neden olabilmekte, yeni nükleer santral projelerinin iptal edilmesi ile sonuçlanabilmektedir.