NÜKLEER ENERJİ DÜNYASI

Maddeden Gelen Enerji

ULUSLARARASI NÜKLEER HUKUK

Nükleer enerji ile ilgili nerdeyse bütün faaliyetler ulusal yasalar, uluslararası sözleşmeler/ antlaşmalar ve uluslararası boyutta kabul görmüş prensipler tarafından yönlendiril- mektedir.

Nükleer enerji ile ilgili kanun, tüzük ve idari düzenlemelerin bulunması, bu kaynağın kullanımına halkın güven duyması açısından her zaman büyük önem taşımıştır. Nükleer enerjiye güveninin sağlanabilmesi için, halk sağlığı, halkın nükleer ve fiziksel güvenliği ve doğal çevrenin korunması ile ilgili kapsamlı ve etkin bir yasal çerçevenin bulunması gerekmektedir.

Nükleer enerjiye duyulan güven, ayrıca, santralı yapan, santralı işleten ve nükleer faaliyetleri denetleyen (lisanslama otoritesi) kurum ve kuruluşlara olan güvenle de alakalı bulunmaktadır. Bu da, her şeyden önce şeffaflık ve pro-aktif iletişim gerektirmektedir.

Etkin bir yasal çerçeve, güçlü gereklere ve bu gereklere uyulmasını sağlamak için alınmış yürütme tedbirlerine bağlı bulunmaktadır. Bu yasal çerçevenin teknoloji ve halkın değişen duyarlılıklarına uyum sağlayacak esnekliğe sahip olması da gerekmektedir. Dahası, nükleer enerji kullanımının olası sonuçları ülke sınırları ötesine taşabileceğinden, bu yasal çerçevenin uluslararası bir nitelikte olması gerekmektedir.

Ulusal Gerekler

Nükleer enerji programına sahip ülkelerde;

  • Sivil nükleer faaliyetlerin yürütülmesine yönelik genel yasal şartlar ve

  • Bu şartlara uyulduğunu denetleyebilmek için gerekli güçlerle donatılmış bir lisanslama otoritesi,

bulunmaktadır.

Birçok ülkede zorunlu bir lisanslama sistemi oluşturulmuştur. Bu sisteme göre, belirli nükleer faaliyetler, lisanslama otoritesi tarafından verilen lisansta belirtilen şartlar doğrultusunda gerçekleştirildiği oranda yasal olabilmektedir. Birçok durumda, lisans gereklerine uyulup uyulmadığı, gerçekleştirilen sıkı ve sistematik denetimler yardımıyla kontrol altında tutulmaktadır. Ayrıca lisans sahiplerinin lisanslama otoritesi tarafından istenen raporları da belirli aralıklarla sunması gerekmektedir.

Lisans şartlarına uyulmaması halinde, uygunsuzluğun önem seviyesine bağlı olacak şekilde, ya lisans askıya alınmakta, ya lisans tamamen iptal edilmekte, ya da lisans sahibine para cezası verilmektedir. Hatta lisans sahibine hapis cezası verilmesi bile söz konusu olabilmektedir.

Geçtiğimiz yıllarda, nükleer bilim ve teknolojideki hızlı gelişme, hükümetleri yasalarını sürekli güncel tutmaya zorlamıştır. Mevcut ulusal mevzuatlar, yeni teknolojilerin uygulanmasına ve mevcut teknolojilerin farklı alanlarda kullanımına müsaade edecek, halkı ve doğal çevreyi bu yeni gelişmeler yüzünden kaynaklanabilecek risklere karşı koruyacak şekilde sürekli genişlemiş ve günümüzde çok geniş bir uygulama alanına kapsar hale gelmiştir. Ulusal mevzuatların kapsadığı alanlar aşağıda listelenmektedir:

  • Uranyum madenciliği, uranyum maden cevherinin işlenmesi,

  • Nükleer maddelerin kullanımı, araştırma/geliştirme ve tıp sektörlerinde ışınım (radyasyon),

  • Nükleer yakıt da dahil olmak üzere nükleer malzemelerim paketlenmesi ve taşınması,

  • Nükleer santrallerden, ışınım (radyasyon) tedavi ünitelerine, tasarım aşamasından sökülme aşamasına nükleer tesislerin yaşam döngülerinin her aşamasına yönelik nükleer güvenlik,

  • Nükleer maddelerin ve tesislerin fiziksel korunması,

  • Nükleer maddelerin, donanımların ve teknolojinin uluslararası ticareti,

  • Kullanılmış yakıt ve ışınetkin (radyoaktif) atık yönetimi,

  • Nükleer silahların yayılmasının engellenmesi ve ilgili denetim şartları,

  • Radyolojik acil durumlara karşı hazırlık ve acil durumlara yol açabilecek olayların bildirimi ile ilgili tedbirler,

  • Bir nükleer kaza sonrasında doğacak zararların tazmini ve zararların karşılanması.

Bu yasal düzenlemelerin çoğu, uluslararası kabul görmüş prensipler ve standartlar ışığında oluşturulmuştur. Örneğin, birçok sanayileşmiş ülke, insanların maruz kalabileceği doz sınırları açısından Uluslararası Işınımdan (Radyasyondan) Korunma Komisyonunun (ICRP) tavsiyelerini takip etmektedir. Hatta bazı ülkeler bu tavsiyelerden daha sıkı şartlar kullanmaktadır. Benzer bir şekilde, bu ülkeler "İyonlaştırıcı Işınıma Karşı Korunma", "Işınetkin (Radyoaktif) Kaynakların Güvenliği", "Işınetkin (Radyoaktif) Maddelerin Güvenli bir Şekilde Taşınması" gibi konularda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) Temel Güvenlik Standartlarını kullanmaktadır. Bu uluslararası standartlar, hükümetlerin ve dünya çapındaki uzmanların işbirliği ve tavsiyeleri ışığında oluşmaktadır.

Uluslararası Yasal Çatı

Nükleer alanda belirli sayıda uluslararası sözleşmeler bulunmaktadır. Bu sözleşmeler, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, nükleer malzemelerin fiziksel olarak korunması, nükleer kaza durumunda işbirliği ve karşılıklı yardım, nükleer güvenlik ve ışınetkin (radyoaktif) atık yönetimi gibi konuları içermektedir. Bu sözleşmeler arasında en önemli olanları aşağıda listelenmiştir:

  • Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması: Bu antlaşma 1970 yılından bu yana yürürlükte bulunmaktadır. Nükleer Silahların ve nükleer silah teknolojilerinin yayılmasının önlenmesini ve nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımının teşvik edilmesini amaçlamaktadır. (sözleşme metni)

  • Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesi: Bu sözleşme 1987 yılında yürürlüğe girmiştir. İmzalayan ülkelere, nükleer maddelerin kendi sınırları içinde veya uluslararası nakliyesi sırasında fiziksel korunma önlemlerini almaya yönelik yaptırımlar getirmektedir. (Bu anlaşmanın güncellenmesi gündemdedir ve bu konudaki görüşülmeler hali hazırda devam etmektedir. Mevcut sözleşme, uluslararası nakliye sırasında nükleer maddelerin fiziksel korunmasını kapsasa da, sözleşmenin, sadece taşınma sırasında değil, yerli kullanım, saklama ve transit taşıma ve sabotaja karşı korunmayı da içerecek şekilde genişletilmesi düşünülmektedir.)( sözleşme metni )

  • Nükleer Kazaların Erken Bildirimi Sözleşmesi: Bu sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. Sınır ötesi etkileri olabilecek bir nükleer kaza durumunda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının ve komşu ülkelerin zamanında bilgilendirmesine yönelik bir sistemin oluşturulmasını amaçlamaktadır. (sözleşme metni)

  • Bir Kaza veya Radyolojik Acil Durum Söz Konusu Olduğunda Yardım Sağlanmasına İlişkin Sözleşme: Bu sözleşme 1987 yılında yürürlüğe girmiştir. Bir nükleer kaza veya radyolojik acil durum meydana geldiğinde, hızlı yardım ve işbirliği sağlanabilmesi için gerekli uluslararası çatının oluşturmasını amaçlamaktadır.(sözleşme metni)

  • Nükleer Güvenlik Sözleşmesi: Bu sözleşme 1996 yılında yürürlüğe girmiştir. İşletme halindeki nükleer santrallerde yüksek seviyede nükleer güvenliğin sağlanmasını amaçlamaktadır. Bu amaçla nükleer güvenlik uygulamaları ve düzenlenmesine yönelik uluslararası referanslar belirlenmiştir. Nükleer Güvenlik Sözleşmesi tamamen gönüllü işbirliği felsefesine dayanmakta, üye ülkelere herhangi bir kontrol ve yaptırım getirmemektedir.(sözleşme metni)

  • Kullanılmış Yakıt Yönetimi Güvenliği ve Radyoaktif Atık Yönetimi Güvenliği Ortak Sözleşmesi: Bu ortak sözleşme 2001 yılında yürürlüğe girmiştir. Uluslararası işbirliği ve ulusal önlemlerin geliştirilmesi vasıtalarıyla yüksek seviyeli güvenlik sağlamak ve sağlanan güvenliği sürdürmek üzere imzalaya açılmış gönüllü bir sözleşmedir. (sözleşme metni)

Bütün bunlara ek olarak, önemli sayıda çok-taraflı anlaşma imzalanmış ve uygulamaya alınmıştır. Bu çok-taraflı anlaşmalar genellikle komşu ülkeler arasında imzalanmaktadır. Örneğin 1998 yılında Çek Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Slovak Cumhuriyeti ve Ukrayna arasında nükleer maddelerin nakliyesi ile ilgili bir anlaşma imzalanmıştır. Ayrıca teknik bilgilerin ve uzmanların değiş-tokuşu, deneysel çalışmalarda kullanılacak malzemeler ve donanımlarla ile ilgili hükümler, araştırma çalışmalarında işbirliği, güvenlik ve ışınımdan (radyasyondan) korunma gibi hususları içeren ikili işbirliği anlaşmaları da imzalanmış bulunmaktadır.

Son olarak, Avrupa Birliği, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, OECD-Nükleer Enerji Ajansı gibi uluslar-üstü oluşumların alışılagelmiş faaliyetleri de bulunmaktadır. Bu faaliyetler arasında kılavuz nitelikte bilgi kitapçıkları hazırlamak, standartları belirlemek, yüz yüze uluslararası görüşme şeklinde karşılıklı işbirliği ortamları hazırlamak bulunmaktadır. Avrupa Birliğinde, Konsey İlke Kararları, Direktifler ve diğer araçlar şeklinde üye ülkelere bağlayıcı yaptırımlar olarak kendini göstermektedir.

Sorumluluk ve Tazminat için Özel Bir Rejim

ABD’de 1979 yılında meydana gelen Three Mile Island kazasının ardından, sigorta taleplerini karşılayabilmek için yaklaşık 100 milyon ABD doları ödemiş veya gelecekte ödemek üzere ayırmıştır.

Birçok OECD üyesi ülkede, herhangi bir nükleer kaza sonucunda zarara uğrayanların, uğradıkları zararla orantılı olacak bir şekilde zararlarının karşılanması yönelik bir çeşit özel sorumluluk ve tazminat sistemi benimsemiştir. Bu özel mevzuat sisteminin dünyada başka bir benzeri bulunmamaktadır. Diğer sigorta sistemlerinde, tehlikeli faaliyetlerden kaynaklanacak zararlara karşı tazminat tutarları normal yasal prensipler ışığında belirlenmektedir. Bu özel mevzuat sisteminde ise, nükleer tesis işleticisi, tesisinde meydana gelebilecek ve nükleer maddelerin tesis dışına kaçması ile sonuçlanacak nükleer kazalar sonucunda üçüncü taraflara verdiği zararlara karşı “kusursuz mesuliyetle” ve “tek başına” yüklenmektedir. Yine de, öngörülen tazminat miktarları ve tazminat için başvuru süresi için genelde bazı sınırlar belirlenmektedir.

Kusursuz mesuliyet demek, nükleer santral işleticisinin tesisinde meydana gelen bir kaza sonucunda üçüncü şahıslara karşı sebep olduğu yaralanmalara ve hasarlara karşı, "santral işletmecisinin hatalı bulunduğunun yada ihmalci davrandığının kanıtlanmasına gerek olmadan" sorumlu olmasıdır.

Tek başına mesuliyet demek, üçüncü şahıslara karşı sebep olduğu yaralanmalara ve hasarlara karşı, sadece ve sadece kazanın oluştuğu tesisin işletmecisinin sorumlu tutulmasıdır.

Üçüncü şahıslar, santral işletmecisi olmayan ve santralin ürün, hizmet veya teknoloji tedarikçileri arasında bulunmayan bütün şahıslar anlamına gelmektedir.

Bu kapsama giren nükleer tesisler ülkeden ülkeye değişse de, genellikle nükleer santrallerin yanı sıra nükleer yakıt imalat, yakıt yeniden işleme, izotop ayrıştırma, ışınetkin (radyoaktif) nükleer yakıt atıkların işlenmesi, nükleer maddelerin saklanması ve işlenmesi için kullanılan tesisleri kapsamaktadır.

Nükleer tesisin işleten kuruluşun, sebep olabileceği zararları karşılamaya yetecek miktarda mali güvenceye sahip olması gerekmektedir. Bu mali güvenceyi farklı yöntemlerle sağlamak mümkün bulunmaktadır. Bunlar arasında, banka garantisi, teminat olarak gösterilebilecek mal varlığını, devlet garantisi veya devlet sigortası bulunmaktadır. En çok kullanılan mali güvence şekli genellikle özel sigortaların kullanılmasıdır.

Yüksek miktarlarda tazminat ödeme ile ilgili riskler nedeniyle, herhangi bir sigorta şirketinin tek başına bu riskleri karşılayabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Sonuç olarak, genellikle, bu sigorta sistemi, bir grup özel sigorta şirketinin birleşmesi ile oluşturulan bir havuz vasıtasıyla yürütülmeye çalışılmaktadır. Burada, toplam     %100 olacak şekilde birden fazla sigorta şirketi, sigortalanacak tutarın sadece belirli bir yüzdesini sigortalamaktadır.

OECD üyesi birçok ülkede, gerekli mali güvence sadece kurbanların zararlarını karşılanması amacıyla kullanılabilmekte, diğer masrafların karşılanmasında veya herhangi bir faiz ödemesinde kesinlikle kullanılamamaktadır.

1950’lerin ortasında kurulmalarından bu yana, bu havuzların kapasitesi, katlanarak büyümüştür. Bu büyümenin sebepleri; daha fazla sigorta şirketinin katılımı ve artan tecrübe nedeniyle sigorta şirketlerinin daha fazla riski taşıyabilecek duruma gelmeleridir.

Kaynakların bir havuz altında toplanması sağlansa da, oluşturulan toplam mali kapasite, nükleer santral işletmecisinin ihtiyaç duyacağı miktarın genellikle altında kalmaktadır. Dolayısıyla, bir ülkenin sigorta havuzu, diğer ulusal havuzlarla beraber çalışma yoluna gitmektedir. Genellikle, ulusal havuz, sigortanın tamamını sağlama yükümlülüğünü üzerine alırken, toplam sigorta tutarının bir kısmını diğer ülkelerin havuzlarına sigorta ettirerek sağlamaya çalışmaktadır. Bu durumda, sigorta primi ödemek suretiyle üzerindeki riskin bir bölümünü diğer sigorta havuzuna teslim etmektedir.

Paris Sözleşmesine göre, nükleer kaza doğrudan bir terörist faaliyet nedeniyle gerçekleşse bile, santral sahibi meydana gelecek zararın tazmininden sorumlu bulunmaktadır.

Bütün bunlara rağmen, nükleer santral işleten firmanın elindeki mali güvence, felaket boyutlarındaki bir kazanın ardından, bütün zararları tazmin etmeye yetmeyebilecektir. Dolayısıyla, birçok OECD ülkesinde, zararların karşılanması için gerekli desteğin kamusal kaynaklardan da karşılanabilmesi yönünde düzenlemeler oluşturulmuştur. Bu yardımların şartları ve miktarları ülkeden ülkeye değişmektedir.

Bütün bu ulusal tazminat rejimlerine ek olarak, birçok ülke, komşu ülkeleri etkileyebilecek nükleer kazalar sonrasında zararların tazminine yönelik sınır-ötesi karmaşık işlemleri yönetebilmek için bir veya birden fazla uluslararası sözleşmeye de imza atmış ve bunların tarafı haline gelmiş bulunmaktadır. Bu sözleşmeler arasında aşağıdakiler bulunmaktadır:

  • Nükleer Enerji Alanında Üçüncü Şahıslara Karşı Hukuki Sorumluluğa ilişkin 1960 Paris Sözleşmesi, (sözleşme metni)

  • Nükleer Enerji Alanında Üçüncü Şahıslara Karşı Hukuki Sorumluluğa İlişkin Paris Sözleşmesine ek olarak hazırlanan 1963 Brüksel Sözleşmesi,

  • Sivil Halka Verilen Nükleer Zararlara Karşı Hukuki Sorumluluğa dair 1963 Viyana Sözleşmesi, (sözleşme metni)

  • Viyana ve Paris Sözleşmelerinin Uygulanmasına ilişkin 1988 Ortak Protokolü, (sözleşme metni)

  • Viyana Sözleşmesinde değişiklik getiren 1997 Viyana Değişiklik Protokolü,

  • Nükleer zararların ek tazminine yönelik 1997 Sözleşmesi (CSC). (sözleşme metni)

Bu sözleşmeler arasında Viyana Sözleşmesinde değişiklik getiren 1997 Viyana Değişiklik Protokolü ile Nükleer zararların ek tazminine yönelik 1997 Sözleşmesi henüz yürürlüğe girmiş değildir.

Paris ve Viyana Sözleşmeleri ile Viyana Değişiklik Protokolü aşağıda listelenen aynı temel prensipler üzerine kurulmuş bulunmaktadır:

  • Üçüncü şahıslara verilecek zararların santral sahibi kuruluş tarafından karşılanması,

  • Santral sahibi kuruluşun, zararları tazmin edebilmesi için yeterli mali güvenceye sahip bulunması,

  • Santrali sahibi kuruluşun ödeyeceği tazminat miktarına ve kurbanların tazminat talep edebilmeleri için öngörülen başvuru süresine bir üst sınır getirilmesi,

  • Kurbanların zararlarını karşılanması sırasında ırk, bölge, ikametgah, uyruk, vs. ayrımı yapılmaması,

  • Adli birliğin sağlanması, belirli bir kazaya ait tazminat davalarına tek bir mahkemenin bakması ve bu tek mahkemenin ilgili bütün kararları vermesi.


Uluslararası Antlaşmalar farklı ülkelerdeki nükleer ile ilgili yasal düzenlemeleri

uyumlaştırmak açısından büyük önem taşımaktadır.

 

1988 ortak protokolü, Paris ve Viyana Sözleşmeleri arasındaki coğrafi köprüyü kurmak amacıyla oluşturulmuştur. Brüksel ek sözleşmesi de, Paris sözleşmesi altında anılan tazminat miktarlarına ek olarak geliştirilmiştir. CSC ise, hem Paris hem de Viyana sözleşmesinin altında anılan tazminat miktarlarına ek olarak tasarımlanmıştır.

Bu sözleşmelere göre nükleer santral sahiplerinin üzerine yüklenmiş tazminat miktarları aşağıda listelenmektedir:

  • Viyana Sözleşmesi; en düşük 29 Nisan 1963 tarihinde 5 milyon ABD dolarının satın alabileceği altın miktarı kadar bir sorumluluk yüklemektedir (Bu miktar altın günümüzde yaklaşık 60 milyon ABD doları değere sahip bulunmaktadır).

  • Paris Sözleşmesi; en yüksek 15 milyon SDR’lik bir sorumluluk yüklemektedir. SDR (Special Drawing Right) hesap birimi, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından tanımlanan “Özel Çekme Hakkı” anlamındadır. SDR biriminin diğer para birimlerine göre değerleri günlük olarak Avro, Yen, ABD doları ve İngiliz Sterlininden oluşturulan bir para birimi sepeti yardımıyla hesaplanmaktadır. 23 Mart 2006 tarihinde 1 SDR yaklaşık 1.2 Avro’ya eşit bulunmaktadır. Dolayısıyla Paris Sözleşmesi yaklaşık 18 milyon Avro’ya karşılık gelmektedir. Sözleşmeyi imzalayan birçok ülke, kendi yasal düzenlemelerinde, santral sahibinin bu miktardan daha fazlası ile sorumluk tutmaktadır. Bu miktarlar 150 milyon SDR’ye kadar çıkabilmektedir. (Günlük SDR değerleri için buraya tıklayınız)

  • Brüksel Ek Sözleşmesine göre; en fazla 300 milyon SDR’lik bir kaynağın, santral işletmecisinin mali güvencesi, devlet tarafından sağlanacak kamu fonları ve sözleşmeye taraf bütün katılımcılar tarafından sağlanması gerekmektedir.

  • Viyana Değişiklik Protokolü; 300 milyon SDR’lik bir sorumluluk öngörmektedir. Protokole göre bu miktarın yarısının, kazanın meydana geldiği devlet tarafından karşılanması mümkündür.

  • CSC; yaklaşık 600 milyon SDR’lik mali güvencenin mevcut bulundurulmasını öngörmektedir. Bu sözleşme altında öngörülen ek fonlar da yaklaşık 300 milyon SDR tutarındadır.

Hem Paris hem de Viyana Ek Sözleşmeleri şu anda yenilenme aşamasındadır. Bu yenilenmeler etkin hale gelir gelmez, Paris Sözleşmesi ile yüklenmiş sorumluluk sınırlarının 600 milyon SDR’nin altında olmayacağı öngörülmektedir. Paris-Brüksel ortak rejimi altında sağlanması gereken tazminat miktarları da en yüksek yaklaşık 1.2 milyar SDR’ye yükselecektir.

Uluslararası sorumluluk ve tazminat sözleşmelerine imza atmış ülkelerle ilgili özet bilgiler Tablo 1‘de verilmektedir. Bu tablo, her ülkenin kendi yasal şartları uyarınca nükleer santral sahiplerine yüklenmiş olan sorumluluk miktarlarını da vermektedir. Bu miktarlar ülkelerin taraf olukları sözleşmelere göre farklılık göstermektedir. Santral sahiplerinin sorumluluk olarak belirlenen miktarda mali güvenceyi hazır halde tutması gerekmektedir. Bazı ülkeler, çok yüksek ve hatta üst sınırı olmayan miktarlarda sorumluluklar yüklemektedir. Bu ülkelerde, santral sahibinin kolay sigorta yaptırabilmesi için, düşük mali güvence sınırları belirlenmiştir.

Tablo 1’den de görülebileceği gibi, nükleer enerjiden önemli boyutlarda faydalanmakta olan birçok ülke, yukarıda bahsedilen sorumluluk sözleşmelerine üye olmamışlardır. Bu ülkeler arasında Kanada, Çin, Japonya, Güney Kore, Rusya Federasyonu, İsviçre ve ABD bulunmaktadır. Fakat yine de, bütün bu ülkelerde, söz konusu sözleşmelere eşdeğer iç düzenlemeler bulunmaktadır.

Tablo 1. Uluslararası Sorumluluk ve Zararları Karşılama Rejimi 

Ülke Paris Sözleşmesi Brüksel Sözleşmesi Viyana Sözleşmesi Ortak Protokol Ülke Yasaları Gereği Santral Sahibine Yüklenen Yaklaşık Sorumluluk Miktarı (Aksi Belirlitmedikçe Mali Güvence Miktarı Sorumluluk Miktarına Eşit Bulunmaktadır)
Avustralya Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır
Avusturya Mali güvence sınırı 400 milyon € belirlenmiş olmakla birlikte sınırsız sorumluluk
Belçika ü ü 300 milyon €
Kanada Mali güvence sınırı 75 milyon Kanada Doları
Çek Cumhuriyeti ü ü 6000 milyon CZK
Danimarka ü ü ü 60 milyon SDR
Finlandiya ü ü ü 175 milyon SDR
Fransa ü ü 91.5 milyon €
Almanya ü ü ü Mali güvence sınırı 2500 milyon € belirlenmiş olmakla birlikte sınırsız sorumluluk
Yunanistan ü ü Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır
Macaristan ü ü 100 milyon SDR
İzlanda Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır
İrlanda Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır
İtalya ü ü ü 4 milyon €
Japonya 10000 kW'ın üstündeki reaktörler için mali güvence sınırı 60000 milyon ¥, 10000 kW'ın altındaki  reaktörler için mali güvence sınırı 12000 milyon ¥, diğer nükleer tesisler için  2000 milyon ¥ belirlenmiş olmakla birlikte sınırsız sorumluluk
Lüksemburg Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır
Meksika ü 100 milyon MXP
Hollanda ü ü ü 340 milyon €
Yeni Zelanda Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır.
Norveç ü ü ü 60 milyon SDR
Polonya ü ü 150 milyon SDR
Portekiz ü Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır.
Güney Kore 300 milyon SDR
Slovak Cumhuriyeti ü ü 2000 milyon SKK
İspanya ü ü 150 milyon €
İsveç ü ü ü 300 milyon SDR
İsviçre Mali güvence sınırı 1000 milyon CHF belirlenmiş olmakla birlikte sınırsız sorumluluk
Türkiye ü ü Herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmamaktadır.
İngiltere ü ü 140 milyon £
ABD Mali güvence sınırı 200 milyon ABD $ belirlenmiş olmakla birlikte 9.7 milyar $ sorumluluk

Bu tabloda Ekim 2002 tarihi itibariyle geçerli olan bilgiler verilmiştir.

23 Mart 2006 tarihinde, 1 SDR=1.2 €, 1 SDR=1.44 ABD $.

 

Geçmişte olduğu gibi, nükleer hukuk hem ulusal hem de uluslararası boyutta evrim geçirmeye ve gelişmeye devam etmektedir. Bu evrim, nükleer alandaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin düzgün bir şekilde yönetilmesi ihtiyacının yanı sıra, halk sağlığını ve doğal çevreyi korurken nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımından en yüksek faydayı elde edilmesinin garanti altına alınması ihtiyacını da yansıtmaktadır.

Nükleer Silahların Yayılmasının Engellenmesi

Nükleer silahsızlanma ile ilgili olan düzenlemeler, uluslararası camianın nükleer silahların yayılması kaygıları ışığında şekillenmektedir. 1968 yılında imzaya açılmış Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Antlaşma (NPT), bu çabalara yasal temel teşkil etmektedir.

Nükleer silahların müthiş yıkıcı gücü, bu silahların yayılmasının engellenmesini amaçlayan uluslararası bir camianın oluşmasına neden olmuştur.

Nükleer enerjinin ve nükleer araştırma tesislerinin kullanımı sırasında aslında nükleer silahlarla ilgili birçok bilgi de doğal olarak kazanılmaktadır. Dolayısıyla, nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımı sağlanmaya çalışılırken, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi de oldukça zor bir görev durumundadır.

Günümüzde, "nükleer silahların yayılmasının önlenmesi” önemli bir kaygı kaynağı olarak hali hazırda ortada bulunmaktadır. Askeri ve ticari amaçlı nükleer enerji kullanımı arasındaki bağ etkin bir şekilde koparılamadığı sürece de bu kaygılar devam edecektir.

Nükleer silah temini oldukça karmaşık bir iştir. Sadece çok özel bir malzeme olan bölüngen (fisil) maddelere ihtiyaç duymamakta, aynı zamanda silahı tasarımlamak, imal etmek, taşımak ve kullanmak için gerekli bilgi ve teknolojinin de teminine ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca, imal edilen nükleer silahların güvenilirliklerinin ve etkinliklerinin fiziksel olarak test edilmesi de gerekmektedir.

Uluslararası camia, 1946 yılından itibaren, kritik öneme sahip teknolojilere ve maddelere erişimin engellenmesi, nükleer silah için gerekli teknolojilere erişimin kontrol altına alınması ve nükleer silah denemelerinin önlenmesi için çaba göstermeye başlamıştır. Bu çabalar bir seri antlaşma ile sonuçlanmıştır. Bu antlaşmalar arasında en önemli iki tanesi aşağıda listelenmiştir:

  • NPT olarak da bilinen ve 1970 yılından itibaren yürürlüğe girmiş olan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Sözleşme, (sözleşme metni)

  • CTBT adıyla da bilinen Nükleer Silah Denemelerinin Yasaklanması Anlaşması.

CTBT antlaşması henüz yürürlüğe girmemiştir.

Bu altlaşmalar, nükleer silahların yayılmasının engellenmesi için gerçekleştirilen çalışmaların temelini oluşturmaktadır.

NPT antlaşması dünya ülkelerini iki gruba bölmektedir:

  • Antlaşma yürürlüğe girdiğinde tarih itibariyle nükleer silahlara sahip olan ülkeler (Çin, Fransa, Rusya, ABD ve İngiltere),

  • Antlaşma yürürlüğe girdiğinde tarih itibariyle nükleer silaha sahip olmayan ülkeler.

2003 yılı başı itibariyle, bu antlaşmaya taraf 188 ülke bulunmaktadır ve en son 2002 yılında Küba imza atmıştır. Bu anlaşmaya göre, nükleer silaha sahip her ülke, bu silahları başka hiçbir ülkeye transfer etmeyeceğini, nükleer silaha sahip olmayan hiçbir ülkeye nükleer silah geliştirme konusunda yardım etmeyeceğini ve nükleer silahsızlandırma için çalışacaklarını taahhüt etmektedir.

Hindistan, İsrail ve Pakistan hali hazırda bu antlaşmayı imzalamamakta ısrar eden ülkeler arasında bulunmaktadır.

Nükleer Maddelerin Kontrolü

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), 1957 yılında kurulmuş, bağımsız, uluslar-üstü, Birleşmiş Milletler ailesine ait bir organizasyondur. UAEA, nükleer teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanımına yönelik bilimsel ve teknik işbirliği için ülkeler arasında bir köprü vazifesi görmektedir.

Görevleri arasında, uluslararası ölçekte kabul görmüş nükleer güvenlik standartları geliştirmek, ve ülkelerin nükleer maddeleri ve tesisleri sadece barışçıl amaçlarla kullandığını garanti altına almak için düzenli denetimler yapmak bulunmaktadır. Mayıs, 2003 tarihi itibariyle 136 devlet, UAEA'nın üyesi durumundadır.

Günümüzde, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) denetimleri, ülkelerin nükleer maddeleri barışçıl amaçlarla mı yoksa nükleer silah üretmek için mi kullandıklarını belirlemede ve nükleer silah amacıyla olası çabaları engellemekte en önemli araç konumundadır. Nükleer silaha sahip olmayan ülkeler, elerindeki bütün nükleer maddeleri UAEA denetimlerine açmayı kabul etmek zorundadır. Bütün alanları kapsayan kapsamlı denetimler, nükleer silaha sahip olmayan ülkelerin nükleer silah imal etmeyecekleri yönündeki taahhütlerine uygun davrandıklarına yönelik en büyük güvence durumundadır.

Nükleer silaha sahip bazı ülkeler de, tamamen gönüllü olarak bazı ticari tesislerinin UAEA’nın tarafından denetlenmesine müsaade etmektedir.

UAEA denetimleri NPT’yi imzalamamış ülkeler olan Hindistan, İsrail ve Pakistan için de geçerli bulunmaktadır. Fakat bu ülkelerdeki sadece bazı seçme tesisler, tesisleri ve tesislerde kullanılan maddeleri sağlayan yüklenici firmaların şartları gereği denetlenebilmektedir.

1997 yılında, olası deklare edilmemiş nükleer faaliyetlerin belirlenmesi için alınacak tedbirleri içeren ek bir denetim protokolü üzerinde anlaşma sağlanmıştır. Bu ek protokolü yaklaşık 70 ülke imzalamıştır ve bu ülkelerden 30 tanesinin de meclislerinde geçmiştir.

Normal denetimlerin özü; ülkelerin nükleer faaliyetlerini, nükleer tesislerini ve nükleer maddelerini bildirmeleri ve ayrıca bu bildirilen bilgilerin doğrulanması için UAEA denetimlerine açmaları şeklindedir. Yapılacak denetimler genellikle rasgele olarak belirlenmektedir, fakat denetim yapılacak ülke bir yıl öncesinden bilgilendirilmektedir. Bazı hassas tesislerde fiziksel denetimlerin sürekli olarak yapılması da söz konusu olabilmektedir.

UAEA denetimleri, aşağıdaki yöntemleri içermektedir:

  • Nükleer tesis tasarımlarının deklare edildiği gibi olup olmadığının incelenmesi,

  • Tesis işletme kayıtlarının incelenmesi,

  • Ölçüm ve numune alma yöntemiyle nükleer maddelerin kontrolü,

  • Bazı gözetim aygıtlarının kullanımı,

  • Malzemelerle ilgili toplanan verilerin saklanabilmesi için donanımların mühürlenmesi.

Ek denetim protokolü ise, ülkelerin çok daha fazla bilgi sunmalarını öngörmekte ve denetimin kapsamını önemli ölçüde genişletmektedir. Bu protokol, normal nükleer maddeler ile ilgili olanların yanı sıra, hem nükleer hem de nükleer olmayan amaçlar için kullanılabilecek çifte amaçlı donanım ve malzemelerin de denetime açılmasını istemektedir. Ek protokol, UAEA denetçilerinin ülkedeki herhangi bir konuma sürpriz ani ziyaretler yapmasını da öngörmektedir.


Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Çabalarının Alt Bileşenleri

 

Diğer yandan UAEA denetimlerini tamamlayıcı nitelikte, diğer bazı bölgesel düzenlemeler de bulunmaktadır. Bunlara en güzel örnek Avrupa kıtasındaki EURATOM denetimleridir. Diğer bir örnek de Nükleer Maddelerin Sayım ve Kontrolü için Brezilya-Arjantin Ajansı denetimleridir.

Diğer yandan, nükleer maddelerin ve ilgili teknolojilerin çalınmasını, kötü amaçlar doğrultusunda yönlendirilmesini ve tesislere sabotaj düzenlenmesini önlemek amacıyla ulusal güvenlik tedbirleri de alınmaktadır. Bu güvenlik tedbirleri çoğunlukla silahlı muhafızlar, özel kilit sistemleri, şifreli girişler, kontrol kameraları gibi fiziksel güvenlik kontrolleri şeklinde düzenlenmektedir.

Fiziksel tedbirler idari tedbirlerle de güçlendirilmektedir. İdari tedbirler arasında bazı hassas bölgelere girişlerin sınırlandırılması veya tamamen engellenmesi, hassas bilgilere erişimin engellenmesi, şahıslar için güvenlik soruşturması ve bilgiye erişim için güvenlik izinleri bulunmaktadır.

Geçtiğimiz yıllarda, nükleer ve diğer bazı ışınetkin (radyoaktif) maddelerin terörizm amacıyla kullanımı konusunda kaygılar ortaya çıkmıştır. Işınetkin (radyoaktif) maddelerin etrafa yayılmasını sağlayacak kirli bombaların teröristler tarafından kullanılabilme potansiyeli, bu maddelere uygulanan ulusal ve uluslararası kontrollerin önemini daha da arttırmıştır. Örneğin, UAEA, ışınetkin kaynakların güvenliklerin geliştirilmesi ile ilgili uluslararası bir iskelet oluşturmaya çalışmaktadır.

Anahtar Nitelikteki Teknolojilerin ve Malzemelerin Kontrolü

Anahtar nitelikte öneme sahip bazı maddelerin ve teknolojilerin askeri amaçlarla kullanımını engellemek amacıyla çok sıkı uluslararası ihracat kontrolleri uygulanmaktadır. “Nükleer Tedarikçiler Grubu” (NSG) adı altında organize olmuş bir grup nükleer madde ve donanım tedarikçisi, bu konuda rehber kılavuzlar yayınlamakta ve bu kılavuzlar anahtar nitelikteki maddelerin ve teknolojilerin transferi ile ilgili hususları yönlendirmek amacıyla kullanılmaktadır.

NSG tarafından nükleer malzemeler, donanımlar, teknoloji ve tesisler ile ilgili bir sınırlı ihracat listesi tanımlanmıştır. NSG’ye üye ülkeler, bu listedeki kalemleri nükleer silahlara sahip olmayan ülkelere transfer edebilmek için UAEA ile tam teşekküllü bir denetim anlaşmasının imzalanmış olmasını şart koşmaktadır. Denetim anlaşması imzalamamış ülkelere bu listedeki kontrollü kalemleri transfer etmeyeceklerini taahhüt etmiş bulunmaktadır.

NSG ayrıca çift-amaçla kullanılabilecek donanımların ve teknolojilerin transferi ile ilgili kısıtlamalar da getirmektedir. Bu kapsamda, örneğin, işlem hızı çok yüksek olan bilgisayarlar da bulunmaktadır.

Benzer bir şekilde, NPT’yi imzalamamış birçok ülke, nükleer başlıklı silahları taşıma potansiyeline sahip füzelerin kontrolü amacıyla oluşturulmuş “Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi” altında da işbirliği yapmaktadır. (ilgili metin)

Özellikle G-8 ülkeleri arasında olmak üzere, bir nükleer malzemelerin yasa dışı ticareti önleme programı da bulunmaktadır. UAEA’nın da aynı konuda çalışmaları bulunmaktadır. Birçok ülke, nükleer teknoloji ve maddeleri ilgilendiren şüpheli yasadışı ihracat ve ithalat vakalarında, birbirleri ile bilgi paylaşımına gitmektedir. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasının ihlali ile ilgili şüpheler ve hatta gerçek bulgular tespit edilirse, çok ciddi yaptırımlar uygulanmaktadır.

Nükleer Silah Denemelerinin Kontrolü

Nükleer silah denemelerinin yasaklanması ile ilgili görüşmeler Ocak 1994’de başlamış ve bu görüşmeler Eylül 1996’da CTBT antlaşması hazırlanması ile sonuçlanmıştır. Bu anlaşma askeri olsun, sivil olsun bütün nükleer patlamaları yasaklamaktadır. CTBT’yi Ekim-2002 tarihi itibariyle 166 ülke imzalamıştır. Fakat bu antlaşma nükleer santraller ve araştırma reaktörlerine sahip 44 ülkenin meclislerinden geçene kadar yürürlüğe girmeyecektir.

CTBT’yi imzalayan ülkeler, kendi kontrolleri altındaki topraklarda nükleer patlamaları yasaklayacaklarını ve nükleer patlama içeren herhangi bir faaliyete katılımı teşvik etmeyeceklerini taahhüt etmiştir. Bu antlaşma, ayrıca, saha denetimleri, karşılıklı görüş alışverişi ve diğer güven artırıcı tedbirleri içeren kapsamlı bir doğrulama rejimini de öngörmektedir.

Olumlu ve Olumsuz Sonuçlar

Nükleer maddeler, nükleer silah denemeleri ve anahtar teknolojiler üzerindeki ulusal ve uluslararası kontroller, bugüne kadar, nükleer silahların yayılmasını önemli ölçüde yavaşlatmıştır.

Yinede, uluslar arası yükümlülüklerini yerine getirmek istemeyen veya silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmalarını imzalamaktan kaçınan ülkeler bulunmaktadır.


Kaynaklar

 

  1. Tromans, Stephen and Fitzgerald, James, The Law of Nuclear Installations and Radioactive Substances, London: Sweet & Maxwell, 1996.

  2. The OECD/NEA Nuclear Law Bulletin (Bu bülten yılda iki kez olmak üzere düzenli bir şekilde İngilizce ve Fransızca olarak yayınlanmaktadır. Nükleer hukuk alanında standart bir referans kaynağı olarak kullanılmaktadır. Bu bülten yaklaşık 60 ülkedeki yasal gelişmeler, ilgili yargı kararları, idari hususlar, ikili işbirliği anlaşmaları, ululararası antlaşmalar, uluslararası kuruluşların lisanslama mevzuatı ile ilgili faaliyetleri hakkında çok güncel bilgiler vermektedir).

  3. NEA, Regulatory and Institutional Framework for Nuclear Activities. Paris: OECD, 2002, (Bu doküman OECD üyesi ülkelerdeki nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımını düzenleyen yasal ve kurumsal yapıları detaylı bir şekilde açıklamaktadır. İngilizce ve Fransızca olarak hazırlanmakta ve düzenli bir şekilde güncellenmektedir).

  4. El-Baradei, Mohamed; Nwogugu, Edwin; and Rames, John, The International Law of Nuclear Energy - Basic Documents (Parts 7 & 2), The Hague: Kluwer Academic Publishers, 1993 (Nükleer enerjinin uluslarası hukuku konusunda 2 ciltlik kapsamı bir kaynak).

  5. NEA, Nuclear Legislation in Central and Eastern Europe and the NIS: 2000 Overview, Paris: OECD, 2000 (Orta ve doğu Avrupa ülkeleri ile yeni bağımsızlığını kazanmış devletlerde barışçıl amaçlarla gerçekleştirilen nükleer faaliyetleri düzenleyen mevcut yasal mevzuat hakkında özet bilgiler sunan ve düzenli bir şekilde güncellenen bir kaynak).

  6. NEA, Nuclear Legislation: Analytical Study - Regulatory and Institutional Framework for Nuclear Activities - 2001 Update, Paris: OECD, 2002.

  7. NEA, International Third Party Liability, NEA Issue Brief, Paris: OECD, 1993.

  8. Nükleer enerji alanında üçüncü sahıs sorumluluğu ile ilgili kaynak dokümanlar: buraya tıklayınız

  9. NEA, Liability and Compensation for Nuclear Damage: An international Overview, Paris: OECD, 1994.

  10. Conventions and Agreements under IAEA Auspices.

  11. IAEA, "The International Atomic Energy Agency Safeguards Programme"

  12. Sanders, Ben, "A Short History of Nuclear Non-Proliferation", Nuclear Law Bulletin No. 62, December 1998.

  13. Rockwood, Laura, "The Nuclear Non-proliferation Treaty: A Permanent Commitment to Disarmament and Non-proliferation", Nuclear Law Bulletin No. 56, December 1995.

  14. IAEA, The Structure and Content of Agreements Between the Agency and States Required in Connection with the Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons, (IAEA INFCIRC/153), Vienna: IAEA, 1972.

  15. IAEA, Model Protocol Additional to the Agreements Between Statelsj and the International Atomic Energy Agency for the Application of Safeguards, (IAEA INFCIRC/540), Vienna: IAEA, 1998.

  16. IAEA, The Agency's Safeguards System, (IAEA INFCIRC/66/Rev. 2), Vienna: IAEA, 1968.

  17. Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG) Kılavuzları: buraya tıklayınız

  18. Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty.

 

Nuclear Energy Today" isimli OECD Nükleer Enerji Ajansı Dokümanından Tercüme Eden ve Düzenleyen:   BENAN BAŞOĞLU