Maddeden Gelen Enerji
1. GİRİŞ
1.1. Bu TECDOC’un Yapısı
TECDOC’un ilk bölümü, nükleer enerji programı planlamasının evrelerini, yaklaşımları, kararları ve nükleer enerji programı ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı çeşitli ulusal kuruluşlarca yürütülmesi gereken etkinlikleri ortaya koymaktadır. Bir nükleer enerji programının ilk akla gelişinden, bir proje fizibilite çalışması için sağlıklı ve makul bir karar üretilmesi aşamasına kadar olan tüm faaliyetleri kapsamaktadır. Nükleer enerji programı planlaması için ardıl (ardışık adımlardan oluşan) ve entegre bir yaklaşım sunmaktadır. TECDOC’un ikinci bölümü, nükleer enerjinin politik kararlara ihtiyaç gösteren önemli alanlarını ele almaktadır. Bu alanlara ilişkin olarak, ülke şartlarına en uygun karara varmayı mümkün kılacak bilgiler sağlamaktadır. Bazı Üye Devletlerin nükleer enerji programı planlamasındaki deneyimlerinin örnekleri ekler halinde verilmektedir.
IAEA, nükleer enerjiye başlangıç yapmaya ilişkin farklı politik değerlendirmeler hakkında, bu yayının hazırlanmasında kaynak olarak kullanılan ve yeri geldiğinde atıfta bulunulan, kitaplar [1,2,3,4,5,6,7,8] yayınlamıştır.
1.2. Entegre (Bütünleşik) Yaklaşımın Tanımı
Bir nükleer enerji programı planlanmasına yönelik entegre bir yaklaşım; uzun vadeli enerji ve elektrik büyüme stratejileri, finansman ihtiyaçları, nükleer güvenlik ve radyasyondan korunmayı kapsayan düzenleyici mevzuat altyapısı, hükümet politikaları ve kararları, koordinasyon organizasyonu, genel insan gücü gelişimi, yasal çerçeve, toplumu bilgilendirme ve kamuoyu desteği, dış teknik yardım ve uluslararası anlaşmalara uyum gibi programı etkileyen tüm seçenek ve etmenleri göz önünde bulundurmalıdır.
1.3. Bu TECDOC’un Amaçları
Bu teknik dokümanın amacı, nükleer enerji programı planlamasına entegre (bütünleşik) ve ardışık bir yaklaşım geliştirmek konusunda Üye Devletlere rehberlik sağlamaktır. Bir programın ilk akla gelmesinden başlayarak ülke tarafından bir proje fizibilite çalışması ile devam etme kararı verilmesi aşamasına kadar olan faaliyetleri kapsar, ancak proje uygulamasını dışarıda bırakır. Bu yayının esas muhatabı, işletmede veya inşa halinde nükleer güç santraline sahip olmayan, gelişmekte olan ülkelerdir. Bunlar aynı zamanda nükleer enerji seçeneğine yönelmeye yönelik kesin karar almamış ülkelerdir.
Nükleer enerjiyi endüstriyel süreçler, deniz suyunu arındırmak ve diğer ısıl uygulamalar için bir ısı kaynağı olarak kullanmak mümkün olmakla beraber, bu yayında, planlamanın elektrik üretimi amaçlı nükleer güç kullanımına yönelik olduğu varsayılmaktadır. Bununla birlikte, verilen bilgilerin çoğu ısı üretimine yönelik nükleer reaktörlerin planlaması ile de ilgili olacaktır.
2. NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİ
2.1. Temel Bilgiler
Yirminci yüzyılın sonunda, nükleer enerji dünya elektrik gereksiniminin yaklaşık olarak %16’sını karşılamaktaydı [9]. Nükleer enerjinin gelişmekte olan ülkelerdeki gelişimi sanayileşmiş ülkelerle karşılaştırıldığında bugüne kadar sınırlı kalmıştır [10,11]. Hem Three Mile Island ve Chernobyl kazaları, hem de enerji ve elektrik piyasalarının küreselleşmesi ve liberalleşmesi nükleer enerjinin gelişiminde durgunluğa yol açmıştır. Aynı zaman zarfında, nükleer enerji santrallerinin güvenliği, ortaya çıkan kaygıları gidermek üzere sürekli iyileştirmelere tabi tutulmuştur. Çeşitli uluslararası konferanslarda [12,13,14], çevresel kaygılar ve sera gazları emisyonlarının azaltılmasını da içerecek şekilde sürdürülebilir kalkınma stratejilerine olan gereksinim defalarca vurgulanmıştır.
2.2. Nükleer Enerji Seçeneğinin Gelecekteki Rolü
Gelişmekte olan ülkelerdeki elektrik talebinin önümüzdeki birkaç on yıllık süreçte hızlı bir artış göstermesi beklenmektedir [9]. Bu durum esas itibariyle elektrik talebindeki büyüme ile insanların yaşam kalitesindeki gelişme arasındaki yakın ilişkiden kaynaklanmaktadır. Sanayileşmiş ülkeler ayrıca yaşlanmakta olan ve ömrünü dolduran ünitelerin yerini alacak elektrik üretim kapasitesi ilave etme ihtiyacı duymaktadırlar. Elektrik talebini karşılamak üzere eldeki mevcut seçenekler, enerji güvenilirliği, elektrik üretimine yönelik enerji kaynaklarında çeşitlilik ve çevre koruma gibi faktörleri hesaba katmalıdır. Nükleer enerji maliyeti nükleer yakıt fiyatlarındaki değişimlere daha az duyarlı iken, fosil yakıt fiyatları üretilen elektriğin maliyetinin önemli bir bölümünü oluşturduğundan, yakıt fiyatlarının uzun vadedeki istikrarı da başka bir kilit faktördür. Nükleer enerjinin gelecekteki rolünü, yukarıdaki faktörler bağlamında değerlendirilmek gerekmektedir.
İlave elektrik üretim kapasitesine acilen ihtiyaç duyuluyorsa, gaz, petrol veya kömür yakıtlı güç santralleri nükleer santrallere oranla daha kolay planlanabilir ve inşa edilebilir. Bu durum, bir nükleer enerji projesinin planlanmasının ve icra edilmesinin daha uzun zaman gerektirmesi ve ayrıca ilgili altyapılara ilişkin olarak özel talepler doğurması gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Acil ihtiyaç nedeniyle fosil yakıtlı güç santrallerinin kurulması şeklindeki bir yaklaşım, ülkenin fosil yakıt kaynaklarına sahip olması veya kolaylıkla temin edebilmesi durumunda mümkündür. Bununla birlikte, fosil yakıtlı santrallerin karbon dioksit (CO2) emisyonlarının neden olduğu çevresel bedel yüzünden, anılan yaklaşım süreklilik arz eden ve uzun vadeli bir çözüm olamaz.
Nükleer enerjinin, başta güvenliğin en yüksek düzeyde korunması olmak üzere, özel karakteristikleri göz önünde tutulursa ve gerekleri yerine getirilebilirse, elektrik üretimi için geçerli bir seçenek olduğu değerlendirilmektedir. Üye Devletlere, nükleer enerji seçeneğini kullanıp kullanmama kararı almada yardımcı olmak UAEA’nın amaçlarından biridir. Söz konusu karar, ülkenin durumuna ve yetkilileri ve hükümetince geliştirilen politikalara sıkı sıkıya bağlıdır.
2.3. Nükleer Enerji Santrallerinin Kendine Özgü Özellikleri
Bir nükleer enerji programının planlanmasında göz önünde bulundurulması gereken kendine özgü karakteristikler şunlardır:
Nükleer güç (enerji) santralleri, hemen hiç CO2 üretmezler; tüm nükleer yakıt çevrimi düşünülse bile, ancak çok küçük miktarlar söz konusudur. Bu yüzden, iklim değişikliği sorunu dikkate alındığında, nükleer enerji önemli bir global rol oynayabilecektir.
Nükleer enerji, nükleer santral işletmesinde uzun yıllar boyunca ihtiyaç duyulacak nükleer yakıt miktarını depolamak göreceli olarak kolay ve ekonomik olduğundan, enerji ithalinden bağımsız olma özelliğiyle, enerji (arz) güvenliğinin sağlanmasına katkı sağlayabilir. Elektrik üretiminde çeşitlilik sağlamakta ve uzun-vadede geçerli bir seçenek sunmaktadır.
Enerji ithalinden bağımsızlık, ileri teknoloji yatırım vasıtasıyla elde edilmektedir. Bu sayede, yeri geldiğinde, başka yüksek teknolojilere nüfuz edilmesi de mümkün hale gelebilmektedir. Kalite düzeyinin ve insan gücü niteliklerinin artması, güvenlik kültürü ve prosedürlere sadık kalma disiplini ile tanışma sanayi sektörünün elde edeceği kazanımlardır (nükleer teknolojide eğitim görmüş insan kaynaklarının diğer sektörlere geçmesi ile).
Nükleer teknolojiyi ve nükleer malzemeyi uluslararası kaynaktan elde edebilmek için, alıcı ülkenin nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşması (NPT) bakımından konumu ve ikili anlaşma yapılan ülkelerin ve UAEA’nın ülkedeki tesisleri tam-kapsamlı denetime tabi tutmalarının kabul edilmesinde isteklilik gündeme gelecektir.
Nükleer santraller, fosil yakıtlı santrallere oranla göreceli olarak daha yüksek ilk yatırım maliyeti gerektirmektedir. Bir nükleer enerji programının ilk aşamalarında, ihtiyaç duyulan organizasyonların kurulması için ilave yatırımlar ve ekstra maliyetler söz konusu olacaktır; bununla beraber, nükleer enerji santralleri elektrik üretim fiyatlarının uzun vadeli kararlılığının korunmasına katkıda bulunurlar.
Radyasyondan korunma ve nükleer güvenlik için özel mevzuat ve standartlara gerek vardır.
Bir nükleer santral, teknik açıdan, tasarım, inşaat ve işletme aşamalarında kaliteye açısından aşırı çaba, dikkat ve ilgi gerektirmektedir. Bunun sonucu olarak, bir nükleer enerji programının başlatılmasını takiben, uzun vadeli anlaşma/sözleşme aracılığıyla yurtdışı yardıma gereksinim duyulabilecektir. Önemli kararlardan biri de, bir ülkenin ne ölçüde bağımsız davranma niyeti taşıdığı ve dış desteğin ne şekilde düzenleneceği ile ilgilidir. Bu husus, ülkenin endüstriyel altyapısına bağlı olacaktır.
Ciddi sonuçları olabilecek kazalar bakımından küçük bir risk söz konusudur (günümüz santral tasarımları riski oldukça küçük düzeylere indirmiştir). Santralın sahibi tesisin güvenliğinden sorumludur ve belirli bir değerden sonrası genellikle Hükümet tarafından üstlenilen (hukuki) (sigorta) yükümlülüğünü (sorumluluğunu) kabul etmek zorundadır.
Anılan risk yüzünden, nükleer santral işletmecileri, işletmecinin sorumluluğundaki miktara karşı gelen sigortayı veya diğer finansal güvenceleri sağlamak zorundadırlar. Bu güvence yetersiz olduğu taktirde, Devlet söz konusu sorumluluk sınırına kadar olan farkı telafi etmekle yükümlüdür.
Nükleer santrallerin radyoaktif atıkları emniyetli bir şekilde yönetilmeli ve nihai olarak, teknolojisi mevcut ve sürekli olarak geliştirilmekte olan güvenli usullerinden biri kullanılarak tasfiye edilmelidir. Global bir yaklaşım, ortak bir çözüm üzerinde birleşmeye katkı sağlayabilecektir.
Bir nükleer enerji programının başarısı için, sürecin başlatılmasından önce Hükümet/ulusal düzeyde net ve kesin bir karara sahip olmak hayati önem taşımaktadır.
Genel enerji arzının bir bileşeni olarak nükleer enerjiye ihtiyaç duyulması durumunda, içerdiği yüksek ön maliyet (programın hazırlanması sırasındaki başlangıç yatırımı ve ilk proje) yüzünden, tek bir ünite nükleer santral inşa etmenin çoğunlukla karlı olmadığı akılda tutulmalıdır. Bu nedenle, niyet sahibi gelişmekte olan ülke, tek bir nükleer enerji projesine değil, bir nükleer enerji programına yönelmelidir. Bir nükleer enerji programı birçok somut, soyut ve “spin-off” faydalar getirmek suretiyle, yalnızca enerji sektörüne değil, aynı zamanda genel ekonomiye de katkı sağlayacaktır.
2.4. Diğer İlgili Konular
Nükleer enerji seçeneği elektrik sistem planlamasına gerçekçi bir tarzda dahil edilmek isteniyorsa, ülkenin, entegre bir şebekeye bağlı ve nükleer santralın ünite gücünün 7-10 katından az olmayan, yeterli bir toplam kurulu güce sahip olması gerekir. Elektrik şebekesi büyüklüğü, şebeke bileşimi, enterkoneksiyon derecesi ve şebeke kararlılığının güçlendirilmesi ihtiyacı değerlendirilmesi gereken önemli unsurlardır. İlaveten, ülkenin, orta vadede, sürekli artan bir elektrik enerjisi talebi beklentisi veya eski tesislerini yenileme ihtiyacı olması gerekir. Bu ihtiyaçlar, ülkenin elektrik enerjisi arz sisteminin planlanmasına özgüdür (planlamasının asli parametreleridir) [15,16]. Tecrübeler, bu tür bir şebekeyi işleten bir teşkilatın uzun vadeli üretim kapasitesi ilavelerinin ekonomik optimizasyonuna yönelik gelişkin metodolojilerin kullanılmasında belli deneyime sahip bir planlama grubuna halihazırda sahip olduklarını göstermektedir. Ekonomik optimizasyon ve teknik karakteristikler, elektrik güç sistem planlamasında dikkate alınan hususların sadece bir kısmını oluşturmaktadır. Ulusal politikaların da planlama üzerinde önemli bir etkisinin olduğu göz önüne alınmalıdır. Bu yüzden karar verme sürecinde, üretim şirketlerinin uzmanlık alanında yer alan, söz konusu teknik ve ekonomik hususlarla yetinmeyip, diğer faktörler de dikkate alınmalıdır. Enerji arz güvenliği, sosyal hususlar ve çevresel etki göz önünde bulundurulması gereken diğer temel faktörlerdir. Sera gazı emisyonlarının sınırlanmasında nükleer enerji merkezi bir role sahiptir.
Nükleer enerjinin gelecekteki başarı şansı mutlaka çözülmesi gereken birkaç konuya (soruna) bağlıdır. En önemli sorun, başta yüksek düzeyli atıkların tasfiyesi hususunda benimsenen çözüme ilişkin olmak üzere, kamuoyu güveni –veya en azından - toleransı konusudur. Daha az önemli olmayan ikinci konu, yatırım maliyetleri ve inşaat süreleri cinsinden rekabet edebilirliktir. Üçüncü konu, nükleer enerji ile küresel iklim değişikliği, yerel hava kalitesi ve bölgesel asit yağmurları gibi çevresel sorunlar arasındaki uygun bağlantıları (piyasa pazarı aracılığıyla veya düzenlemeler yoluyla) tanımlamaktır. Son olarak, nükleer enerjinin, nükleer atık yönetimi gibi bazı faaliyetlerine küresel bir yaklaşımda bulunma gereksinimi söz konusudur. Bu konular ülkenin enerji politikası ve uluslararası işbirliği ile bağlantılı olduğundan kamusal (hükümete ait) yetki alanına girmektedir.
Ulusal politikaların etkisi, çok sayıda sanayileşmiş ve kalınmakta olan ülkede ciddi kamuoyu tepkisi ve politik muhalefetle karşılaşma sorunu yaşayan nükleer enerji için ağırlıklı bir önem arz etmektedir. Bu nedenle, nükleer enerji kullanımını dikkate alan ulusal politikalar dikkatle hazırlanmalıdır. Politik kararlar, harici politik mülahazaların onları mümkün olduğunca etkilememesi için, olabilecek en yüksek bilgi temelinde ve tam bir şeffaflık içinde alınmalıdır. Bundan dolayı, önemli politik kararların nasıl alındığı ve bu tür kararların temelinin ne olması gerektiği konusuna bu dokümanda bir nebze yer verilmektedir.
Nükleer
enerjinin özel karakteristikleri nedeniyle, nükleer enerji
dendiğinde nükleer enerji planlamasının, belirli bir zaman
aralığında birkaç santralin inşa edilmesini içeren bir nükleer
enerji programına karar verilmesi ile sonuçlanabilecek, uzun
vadeli bir ulusal enerji politikası çerçevesinin oluşturulması
anlamına geldiği düşünülmelidir.
3. NÜKLEER ENERJİ PROGRAMI PLANLAMASININ GEREKLERİ
3.1. Gereklerin Tanımlanması
Nükleer enerji, altyapılara ilişkin olarak katı talepleri olan bir teknolojidir; o kadar ki, o ülkedeki diğer endüstriler muhtemelen bu türden katı kısıtlara hiç muhatap olmamıştır. AR-GE ile desteklenmiş çok sayıda disiplini ilgilendiren girdiler gerektirmektedir. Spesifik gerekler, yerine getirilmedikleri takdirde, nükleer enerjinin başlatılmasına engel teşkil ederler [1,3]. Bu gerekler, aşağıdaki temel alanlarda karşımıza çıkmaktadır:
Hükümet politikaları ve ulusal taahhüt (kararlılık);
İlk nükleer santrale başlanması ve bu santralin ulusal planlama çerçevesine bütünleştirilmesi için eylem planı;
Örgütsel yapılanmalar ve enerji ve elektrik sistem planlamasında uzmanlık;
Radyasyondan korunma ve nükleer güvenliğin [17,18] bağımsız olarak düzenlenmesine (denetlenmesine) ve santral mülkiyetine yönelik, her ikisi de yüksek nitelikli ve gereğince eğitilmiş personele [19,20] sahip, kurumsal ve örgütsel yapılanmalar;
Sanayide yeterli destek altyapıları [7], AR-GE [21], insan gücü geliştirme [20], teknoloji transferi ve kalite yönetimi/kalite temini (QM/QA) [22];
Nükleer teknolojiyi edinmek, nükleer donanım, malzeme ve servisleri tedarik edebilmek için (nükleer korumayı da içeren) uluslararası anlaşmalar yapılması;
Hükümet kararı kendi içinde, uzun vadeye dönük, kararlı ve sürekli bir taahhüt (irade) taşımalıdır; çünkü ulusal altyapıyı güçlendirmeye ve geliştirmeye tahsis edilmek zorunda olunan çabaların ve maliyetlerin karşılığı, ancak, belli bir zaman aralığında birkaç santrali kapsayan, uzun vadeli bir nükleer enerji programı ile alınabilir. Nükleer enerji projesi kararları yalnızca, finansman temini ve uluslararası teknoloji tedariki ile - atık yönetimi ve tasfiyesini de içerecek şekilde- nükleer yakıt çevrimi hizmetleri şartlarına ilişkin uzun vadeli politik kararlar gerektiren, uzun vadeli ekonomik elektrik üretimi büyüme planları bağlamında alınabilir. Bir hükümetin bir nükleer enerji programı geliştirme kararını resmileştirmesine yönelik birçok yol mevcuttur (yasa, kararname veya diğer yasal enstrümanlar gibi). Teknolojik ve finansal nedenlerden ötürü, yabancı tedarikçilerin ve finansal kuruluşların programın uygulamasında yer almaları önem taşımaktadır.
Aşağıdaki ölçütler ülkenin program planlama sürecinde, kararlara dayanak teşkil eden temeli oluştururlar:
Uzun vadeli bir enerji arzı genişleme stratejisi olarak, nükleer enerjinin, tüm seçenekleri ve ilgili faktörleri göz önüne almak suretiyle bulunan teknik yapılabilirliği ve ekonomik geçerliliği;
Konuyla ilgili tüm hususların kapsandığı ve gerekli tüm destek altyapısını, finansmanını da güvence altına almak suretiyle, sağlamaya yönelik olarak yeterli tedbirlerin alındığı, kapsamlı planlama;
İlk nükleer santralin öngörülen maliyet içinde zamanında tamamlanmasını ve hizmete alındıktan sonra güvenli ve güvenilir bir şekilde işletilmesini hedefleyen, etkin proje yönetimi için yeterli önlemlerin alınması.
Nükleer enerji planlaması teknik ve ekonomik planlamanın çok ötesine geçmek zorunda olup; ulusal altyapıların değerlendirilmesini ve yeri geldiğinde güçlendirilmeleri için planlar geliştirilmesini de içeren, hükümet politikalarının ve taahhütlerinin oluşturulmasında önkoşul niteliği taşıyan çok sayıda çalışma gerektirmektedir. Bu husus, bir nükleer enerji programı planlamak için neden uzun vadeli bir yaklaşım ve bütünleşmiş bir çerçeve benimsemek gerektiğini açıklayan temel gerekçedir. Çok sayıda faaliyetin birkaç ulusal örgüt çatısı altında yürütülecek şekilde genel planlama çalışması kapsamına dahil edilmesi gerekecektir. Tüm faaliyetlerin koordinasyonu kilit öneme haizdir. Entegre bir çerçevenin tanımlanması, yetersizliklerin nerelerde bulunabileceğini ve nasıl telafi edileceğini ortaya çıkarmak üzere, ülkedeki imkan ve kabiliyetlerin kapsamlı bir değerlendirmesine dayandırılmalıdır. Nihai ürün, ya konuyla ilgili uzun vadeli taahhüt çerçevesinde nükleer enerji seçeneğinin geliştirilmesi veya yakın dönem için gerçekleştirmeye çalışmaktan vazgeçilmesi şeklinde tecelli edecek olan, genel politik karar olacaktır.
Her seçeneğin kendine özgü teknik ve ekonomik karakteristikleri ile çevresel ve sosyal hususları bulunmaktadır. Her seçenek, bunlardan biri politik bir kararla açıkça dışlanana kadar, dikkate alınmalıdır. Nükleer enerji, çok düşük bir olasılığa sahip olsa da, önemli bir kaza durumundaki nükleer sorumluluğu (yükümlülüğü) kapsamak bağlamında uygun önlemler gerektirdiği için özel bir konuma sahiptir. Bu denli düşük olasılığa rağmen, nükleer bir kaza için ekonomik sorumluluğu kapsamaya yönelik uygun bir yasal çerçeve yürürlüğe konmalıdır. Kaldı ki, bu yükümlülük mevcut uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan bir gereklilik halinde de karşımıza çıkabilecektir. Nükleer enerji ayrıca, yurtdışından yardıma ve teknoloji ve hizmet temini için uluslararası piyasa işlevlerine olan kaçınılmaz bağımlılık yüzünden de özeldir. Bu hususların çoğu, hidroelektrik enerji, fosil yakıtlı termal enerji vb. gibi diğer enerji üretim türleri için de geçerlidir. Hidrolik enerji, hukuki sorumluluk sonucu doğuran kaza potansiyeli taşıma ve uygulamada, büyük nüfus topluluklarının yerinden edilmesini de içeren, önemli yerel çevre etkilerine sahip olabilme özellikleri bağlamında nükleer enerjiye benzemektedir. Termal enerji santralleri yalnızca yerel düzeyde değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası düzeylerde de çevresel etkiler gündeme getirdiği gibi ithal yakıtlara bağımlılığı da artırabilir. Ülke içinde fosil yakıt kaynakları bulunsa bile, madencilik ve ulaştırma altyapısı önem taşıyabilir.
Daha ziyade gelişmekte olan ülkelerdeki büyüyen nüfus ihtiyaçlarının ve ekonomilerin neden olduğu sürekli olarak artan enerji, özellikle elektrik talebini karşılamak üzere ve enerji arz güvenliğini sağlamak amacıyla uygun enerji politikaları geliştirilmelidir. Yalnızca ülkenin kendi elektrik talebine değil, aynı zamanda komşu ülkelerinkilere de bakmak ve elektrik ihracatı/ithalatı seçeneğini açık tutmak sağgörülü (öngörülü) bir tutumdur. Global ısınma ve iklim değişikliği tehdidi ve insan yapımı sera gazı emisyonu sonuçlarının hafifletilmesi ihtiyacı da göz önünde bulundurulması gereken hususlardır.
3.2. Nükleer Enerji Programı Planlamasına Ardışık Bir Yaklaşım
Nükleer enerjiyi elektrik sistemi büyütme planlamasına dahil etme kararından önce, karar üretmeye [23] yönelik, sağlık ve çevre etkilerine de yer veren, kapsamı genişletilmiş bir elektrik sistem analizi gereklidir (Tablo I).
Nükleer enerjiyi elektrik sistemi büyütme planına arz kaynağı seçeneklerinden biri olarak dahil etmeye yönelik politik karar alındıktan sonra, nükleer enerji planlaması ayrıntıları Tablo I’ de verilen ardıl bir yaklaşıma [5,6,7,8] ihtiyaç göstermektedir.
Nükleer enerji planlamasına yönelik basitleştirilmiş ardıl bir yaklaşım Tablo I’ de gösterilmektedir. Bu yaklaşım, iş ilerledikçe alınması zorunlu hale gelecek önemli kararlar etrafında inşa edilir. Tablo I’ de verilen kararlar, çoğu durum için, tekil “kilometre taşları” olarak anlaşılmak yerine, daha kapsamlı kararların bir parçası olarak görülmelidirler. Ayrıca, farklı aşamalardaki faaliyetler paralel gidebileceğinden, faaliyetler için belirli bir ardışık sıra da bulunmamaktadır.
Tablo I’de gösterilen kademeler, nükleer enerji seçeneğinin birbirinden çok farklı karar düzeylerini ifade etmektedir. Aşama A, birçok durum için, sadece nükleer enerji hazırlıklarına özgü olmayıp, hatırı sayılır bir üretim kapasitesine ve bunu hizmete sunacak bir şebekeye sahip bir ülkedeki planlama imkan ve kabiliyetlerinin normal bir gelişimini temsil eder. Nükleer enerji seçeneğine karar verildiği taktirde, bu konudaki yeterliklilik nükleer enerji planlama işinin zorunlu temellerinden birini teşkil ettiği için burada betimlenmiştir.
Aşama B, bir nükleer enerji programına daha spesifik olarak yönlendirilen çalışmalar ve değerlendirmeler içermekle birlikte, bu tür bir programı başlatma kararının alındığı anlamı taşımaz. Bununla birlikte, muhtemelen nükleer enerji seçeneği hakkındaki kamuoyu ve politika tartışmalarını başlatacağından, diğer enerji seçenekleriyle mukayese edildiğinde nükleer enerjinin dayandığı mantığı açıkça ortaya koyan, kamuoyu bilgilendirmeye özel dikkat sarf edilmelidir. Bu kademe yerel nüfusun işin içine dahil olması anlamına gelen saha etütlerinin başlatılmasını da içerdiğinden anılan bilgilendirme özel önem taşımakta olup, bu noktaya kadar alınan kararların somut ve sağlıklı politikalara dayandırıldığının kanıtlanmasına gerek duyulacaktır.
TABLO I. Nükleer Enerji Programının Planlanmasına Yönelik Ardışık Yaklaşım
KADEMELER
|
YAKLAŞIM |
AMAÇ |
A. TEMEL PLANLAMA YETİSİNİN KAZANILMASI |
|
NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN PLANLAMAYA DAHİL EDİLMESİ |
B. NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN İRDELENMESİ |
|
NÜKLEER ENERJİ İLE İLGİLİ GÜNCEL KONULARIN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ |
C. NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ |
|
BİR NÜKLEER ENERJİ POLİTİKASI BELİRLENMESİ |
D. NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN KURULMASI |
|
BİR FİZİBİLİTE ÇALIŞMASININ BAŞLATILMASI |
Lise ve üniversite düzeyinden başlayarak insan gücü yetiştirmek yalnızca programı planlamak için gerekli olan çok iyi eğitimli insan sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal eğitime de katkı yapar. Nükleer enerji konusunda ihtiyaç duyulan tüm yönlendirmeyi sağlayabilmek için, ülkedeki eğitim kurumlarının müfredat programlarına gerekli özenin gösterilmesi büyük önem taşımaktadır. İlaveten, gerekli eğitim altyapısı mutlaka geliştirilerek uygulamaya konması gerekmektedir. Uzun zamana ihtiyaç gösteren bu faaliyetler, tercihan nükleer enerji programını başlatmadan önce başlatılmalıdır [19,20,24].
Aşama C, politikaların geliştirilmesine vurgu yapar ve bir nükleer enerji programı için gerekli yasal ve örgütsel çerçevelerin kurulmasına yönelik kararlı bir taahhüdü temsil eden Aşama D’ye öncülük eder. Gerekli uygulama adımlarına ilişkin kapsamlı değerlendirmeler halihazırda yapılmıştır [1,2,3,6,7,8,20,25]. Aynı kademeler için Tablo I’de gösterilen bu uygulama adımları Tablo II’de özetlenmektedir.
Tablo II, gerçekleştirilmesi gereken faaliyetlerin “entegre paketini” açıklamaktadır. Bu paket, her biri birkaç daha ayrıntılı faaliyetten oluşan, çok büyük sayıda farklı faaliyet içermektedir. Bu faaliyetler çok sayıda örgüt (organizasyon) tarafından gerçekleştirileceğinden, bunları sıralı bir ilerleme sağlayan tutarlı bir program kapsamında entegre etmek önemli ve öncelikli bir girişim olacaktır. Bu girişim için gerekli olan araçlar, önemli bir program veya projeyi yönetmek için kullanılan klasik araçlarla aynıdır: iyi iletişim, koordinasyon, izleme, programlama (termine bağlama) ve karar üretme, vs. Tüm faaliyetlerin merkezi bir birimden icra edilmesi elbette avantajlı olmakla birlikte, fiiliyatta gerçekleştirilmesi çoğunlukla mümkün değildir. Her biri kendi kurulu düzenine sahip belli sayıda kurum, kuruluş ve organizasyonun iş kapsamında yer alması muhtemel olup, aralarında koordinasyon ve işbirliği eksikliği bulunması nükleer enerji programını geciktirebileceği gibi tamamen tıkanmasına da yol açabilir.
Her halükarda, farklı kurumların sorumluluklarının betimlendiği kapsamlı bir eylem planı geliştirilmeli ve nükleer enerji program planlamasının daha ilk aşamalarında doğrudan hükümet tarafından onaylanması gerekmektedir.
Nükleer enerji programı planlaması ile ilgili organizasyonlar [26] aşağıdakilerdir:
Hükümet; bakanlıkları, planlama komisyonu ve diğer kurumları aracılığıyla, enerji arzı, güvenlik ve hukuki (mevzuat) düzenleme, çevre koruma, yurtiçi altyapı geliştirme konularındaki politikaları, nükleer insan gücünün eğitimi [19,20,24] ve uluslararası piyasanın kullanımı ile ilgili olanları da kapsayacak şekilde oluşturmada, öncü bir rol üstlenmelidir. Ayrıca, gerekli hukuki mevzuatı [17] yürürlüğe koymak, ihtiyaç duyulan organizasyonları tesis etmek veya önemli rol üstlenecekleri seçmek ve finansmanı kolaylaştırıcı uygulamaları (eylemleri) da gerçekleştirmek zorundadır.
Santral sahibi; elektrik sistemi tevsi planlaması, ekonomik analizlerin yapılması, projelerin belirlenmesi, uygulamaya konulması ve santrallerin güvenli bir şekilde işletilmesi sorumluluklarına sahip olacaktır. Bu organizasyon, başka üretim santrallerine sahip plan ve işleten bir elektrik üretim şirketi değilse, o taktirde, nükleer olan ve olmayan üretim sistemleri için uyumlu bir işletme planını güvenceye almak bakımından, elektrik üretim şirketi ile yakın bir işbirliği ve koordinasyon gerekli olacaktır.
Bağımsız nükleer düzenleme (denetleme) kurumu; tüm güvenlik gereklerini belirlemek ve bunların yerine getirildiğini gözetip denetlemek sorumluluğu taşıyacak şekilde teşkil edilebilecektir. Ülke içinde, basınç kapları ve elektrik tesisatları, kirlilik kontrolü ve çevre koruma vb. gibi spesifik alanlarda söz sahibi başka düzenleyici/denetleyici kurum/kuruluşlar da olacağından, bunlar arasındaki görev ve sorumluluk sınırlarının açık bir şekilde çizilmesi gerekecektir.
Nükleer araştırma merkezlerini de içeren, farklı AR-GE organizasyonları bilimsel ve teknik destek vermek ve ayrıca teknoloji transferini özendirmek ve kolaylaştırmak zorundadır,
Ulusal sanayi herhangi bir nükleer enerji projesine aktif bir biçimde katılmalıdır.
Eğitim kurumları, her düzeydeki yüksek vasıflı personel ihtiyacını karşılamaya yardım etmek zorundadır.
TABLO II. Nükleer Enerji Programı Planlamasının İlk Aşamalarındaki Faaliyetler |
||
AŞAMA
|
EYLEMLER |
AMAÇ |
A. TEMEL PLANLAMA YETİSİNİN KAZANILMASI |
|
NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN PLANLAMAYA DAHİL EDİLMESİ |
B. NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN İRDELENMESİ |
|
NÜKLEER ENERJİ İLE İLGİLİ TÜM GÜNCEL KONULARIN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ |
C. NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ |
|
BİR NÜKLEER ENERJİ POLİTİKASININ BELİRLENMESİ |
D. NÜKLEER ENERJİ SEÇENEĞİNİN KURULMASI |
|
BİR FİZİBİLİTE ÇALIŞMASI BAŞLATILMASI |
3.3. Nükleer Enerji Programı Planlamasının İlk Evreler
3.3.1. Aşama A: Planlama İçin Temel Analiz Yeterliliğinin Oluşturulması
Gelecekteki genel enerji taleplerini karşılamanın taşıdığı önem yüzünden, birçok ülke enerji arz ve talebinin analiz edilmesiyle görevli bir merkezi planlama komisyonuna veya benzeri bir kuruma sahiptir. Öte yandan, nükleer enerji seçeneğinin elektrik arz planlamasına dahil edilmesinden çok önce, ulusal enerji talebi ve elektrik arz planlaması [23,27] bağlamında, elektrik arz sisteminin genişletilmesinin ekonomik ve teknik planlamasından sorumlu bir organizasyon da mevcut olmalıdır. Bu organizasyon veya bir sistem planlama grubu, (kamu) elektrik şirketi bünyesinde yer alabilir. Merkezi planlama ve sistem tevsi organizasyonlarının her ikisinin de planlama çalışması yapması durumunda, yakın bir işbirliği ve koordinasyon gerekli olacaktır. Nükleer santrallerin kamu elektrik şirketi dışında bir organizasyon tarafından sahiplenilmesi ve işletilmesi söz konusu olduğu taktirde, bu durum henüz planlamanın erken safhalarında ilgili tüm organizasyonlar arasında koordinasyon sağlanması ihtiyacını daha da önemli hale getirir. Sistem planlama grubunun liyakati yüksek olmalı ve en son teknolojik düzeyi yansıtan model ve metodolojiler kullanılmalıdır. Ek 2, UAEA tarafından geliştirilen modelleri listelemektedir.
Planlama grubunun temel amacı, elektrik sistemi için teknik açıdan yapılabilir ve ekonomik açıdan en uygun olan tevsi planlarını ortaya koymaktır. Grup, ulusal kalkınma planları ve enerji talep eğilimleri ve tahminlerinden, üretim tesislerinden elde edilen fiili maliyet tecrübesine ve büyük projelerin faiz ve iskonto oranlarını da içeren genel ekonomik parametrelere kadar, çok sayıda bilgi ve veriye ulaşmak zorundadır. Planlama sonuçları, gelecekteki yakıt fiyatları, santral ilk yatırım maliyetleri ve iskonto oranı gibi bir kısım girdi verilerine duyarlıdır ve gerçekçi değerleri seçebilmek için hatırı sayılır bir muhakeme yetisine gereksinim vardır. Bu nedenle, planlama grubunun görevi yüksek niteliklere sahip yetişmiş insan gücü gerektirmektedir ve diğer bir kısım (örneğin, ekonomi bakanlığı, enerji bakanlığı ve çevre bakanlığı gibi) ulusal kurumlardaki uzmanlarla kapsamlı bir işbirliği sağlanmasına bağlıdır.
Grup bu görevinde, çevre koruma standartları, yakıt politikaları (enerjide bağımsızlık), kaynak koruma ve ödemeler dengesi gibi konulara ilişkin olarak, ulusal politikaların dayattığı bazı kısıtlarla da karşılaşacaktır.
Nükleer enerjinin elektrik sistemi tevsi analizi ve planlamasına dahil edilmesi bir kere merkezi planlama tarafından karara bağlandıktan sonra, nükleer santrallerin ayrıntılı planlaması başlatılmalıdır [5,6,8].
Nükleer enerji planlamasının zaman ufku genellikle 15 yıl mertebesinde olup, diğer endüstrilerinkinden çok daha uzun ve ülkede klasik güç santralleri için geçerli süreçten de muhtemelen uzun bir süredir. Koşullar zamanla değiştiğinden, planlama uygulamasının (eksersizinin) tekrarlanmasına gerek olacaktır. Elektrik sistemi tevsiinin ekonomik planlaması gerçekten yinelemeli bir süreç ve süreklilik içinde, düzenli olarak güncellenmesi gereken bir eksersiz döngüsüdür.
Planlama grubunca yapılan çalışmanın sonuçları, nükleer enerji
seçeneğinin, ekonomik uygulanabilirliği olan uzun vadeli bir
enerji ve elektrik arzı tevsi stratejisi kapsamında bir role
sahip olup olmayacağını öğrenmek bakımından kilit öneme haiz
verileri sağlayacaktır. Bununla beraber, nükleer enerjiye
ilişkin kararların, yalnızca ekonomik temel üzerinde alınmak
yerine, bir dizi ilave faktörü dikkate alması gerektiği
vurgulanmaktadır. Yukarıda sözü edilen tüm kuruluş ve
organizasyonların karar alma sürecine dahil edilmesi gerektiği
Tablo III’den açıkça görülmektedir.
Tablo III. Yürütme Komitesinin İşlevleri |
|
3.3.2. Aşama B: Nükleer Enerji Seçeneğinin İncelenmesi
Nükleer enerji seçeneğinin irdelenmesi, Tablo II’de gösterildiği üzere, çeşitli disiplinlerden uzmanlara ihtiyaç gösterir. Bu aşamada, çalışmalar ve değerlendirmeler kısmen danışman firmaların yardımı ile gerçekleştirildiğinden, uzmanların yalnızca bir bölümü ilgili organizasyonun personel kadrosunda yer almak durumundadır. Birçok durumda, karar ve faaliyetlerin dayandırılacağı tecrübe alanlarında eksiklikler bulunacaktır. Süreç hakkında deneyim sahibi yurtdışı organizasyonlarla, örneğin hükümetler ve kamu kurumları arasında işbirliği anlaşmaları yoluyla, yakın bağlar geliştirmek de bu aşamada ele alınması tercih edilebilecek faaliyetlerdendir. Konu alanlarının çoğu için IAEA kılavuz kitapları mevcuttur [5,6,7,8,15,16,20,21,24,25]. IAEA ayrıca, nükleer mevzuat ve güvenlik düzenlemeleri, planlama modelleri ve metodolojileri gibi konularla ilgili bazı yardım paketleri oluşturmuştur. Uluslararası anlaşmaların bir kısmında, örneğin nükleer silahların yayılmasının önlenmesi antlaşması (NPT) için hali hazırda bağlayıcı hükümler bulunmaktadır. Dış yardım olsa da, karar sorumluluğu mülkiyet sahibinde olduğundan, bu tür dış tavsiye/iş/hizmet katkılarını muhakeme edebilmek, değerlendirebilmek ve iç bünyeye dahil edebilmek için, yurtiçi kapasiteyi geliştirmek önemlidir. Ülke içinde spesifik alanlarda uzmanlaşmış belli sayıda organizasyon olması ve gerekli hallerde uzmanlıklarına başvurulması sağlanabilmelidir.
Mevcut organizasyonların yetkinliklerinin gözden geçirilerek, hangi haller için kapasitelerin artırılmasına veya yeni organizasyonlar tesis edilmesine yönelik ihtiyaçlar olduğunun belirlenmesi, tüm konu alanları için ortak bir gerekliliktir. Hepsinin ötesinde, ihtiyaç duyulduğunda nitelikli personel temin etmenin ve bunların istenen görevleri yerine getirmeleri için gerekli desteğe ve yetkiye sahip olmalarını güvence altına almanın nasıl mümkün olacağını değerlendirmek gerekecektir.
Nükleer enerji programının bir ölçüde kamuoyu muhalefeti ile karşılaşma olasılığına sahip olması, halkı aydınlatma toplum bilgilendirme etkinliklerinin olabildiğince erken örgütlenmesi ihtiyacını ortaya koymaktadır. Halkı aydınlatma grubu, çalışmaları desteklemeye yönelik güncel kararlar ve kamuoyu duyarlılığı olan konuların hallinde sağlanan gelişmeler hakkında zamanında ve yeterince bilgilendirilmelidir. Aşağıdaki üç konunun özellikle önemli olması muhtemeldir:
Nükleer güvenlik: Halkı aydınlatma grubunun, benimsenen veya benimsenmesi teklif edilen güvenlik politikaları, özellikle de santral yerleşimi [28] hakkında, santralın güvenlik kriterlerinin ciddi bir kaza durumunda bile yerel halktan hiç kimsenin boşaltılmasına gerek bırakmayacak nitelikte seçileceği gibi örnekler üzerinden, yerel halka erken aşamada bilgi sağlaması çok yararlı olacaktır,
Atık yönetimi ve tasfiye politikaları: Hastane ve sanayi kökenli atıklar gibi düşük radyoaktivite düzeyli atıkların atık yönetimi, nakliye ve tasfiye işlemlerinin, halen yapıldığı gibi, düzenleyici denetim altında yürütülmesinde yarar olduğu kanıtlanmıştır. Böylesi bir uygulamanın, bizatihi varlığı ile kullanılmış yakıt ve yüksek düzeyli atıkların da güvenli bir şekilde yönetilebileceği, nakledilebileceği ve tasfiye edilebileceği konusunda, kamuoyunu ikna etmeyi bir ölçüde kolaylaştırdığı görülmektedir. Hepsinden önemlisi, arka yakıt çevrimi [25] için benimsenecek ulusal politika, tasfiye konusunda, ulusal tasfiyeye ilaveten, uluslararası bir anlaşma kapsamında işbirliği yapılması gibi seçeneklere açık kapı bırakılsa bile, çok erken aşamada belirginleştirilmelidir,
Nükleer enerji seçeneği: Halkı aydınlatma grubu, ekonomik geçerliliği, enerji bağımsızlığına katkısı, ulusal düzeydeki ekonomik kalkınma planlarına uygunluğu ile yerel düzeydeki ekonomi, kalkınma ve istihdam üzerindeki etkisi konularında, nükleer enerji seçeneğinin haklılığını açıklamaya muktedir olmalıdır.
İlk aşamalar bir nükleer enerji programı kararı (taahhüdü) içermese de, birbirini izleyen her aşamada daha fazla çalışmaya yönelik olarak kararlı ve artan bir taahhüt söz konusudur. Nükleer güvenlik düzenleme politikası alternatiflerinin irdelenmesi, bu alternatiflerin neler olduğuna ilişkin olarak, derinliği gittikçe artan bir çalışma anlamına gelecektir. Zorluk derecesi muhtemelen yüksek bir başka konu da, ilk ve sonraki nükleer santral projelerindeki yerli katkı hedefi ve bu doğrultuda uygulanması gereken politikadır. Bunlar daha ayrıntılı olarak Bölüm 5’de ele alınacaktır.
3.4. Nükleer Enerji Seçeneğinin Geliştirilmesi ve Kurulması
3.4.1. Aşama C: Nükleer Enerji Seçeneğinin Geliştirilmesi
Nükleer enerji seçeneğinin geliştirilmesine ilişkin üçüncü planlama aşaması, esas itibariyle nükleer sektör için ulusal politikalar geliştirilmesi ve benimsenmesi ile ilgilidir. Karar verilmesine ihtiyaç duyulan alanlar aşağıdakilerden oluşmaktadır:
Hükümet seviyesinde ve ulusal seviyede taahhüt (bağlılık),
Yasal düzenleme çerçevesinin oluşturulması,
Nükleer ve radyasyon güvenliği rejimlerinin oluşturulması,
İnsan gücü yetiştirilmesi,
Nükleer santral projelerindeki yerli katkı,
Çevre konuları (yalnızca santral sahası ile ilgili hususlar, genel çevre konuları Aşama A’ya dahildir),
Finansman,
Uluslararası antlaşmalar ve anlaşmalar,
Nükleer yakıt çevrimi,
Radyoaktif atık yönetimi,
Nükleer tesislerin sökülmesi,
Kamuoyu desteği,
Diğer ilgili ulusal politikalar.
Bu aşamada, yabancı organizasyonlarla yapılması arzu edilen işbirliği ve bunlara ihtiyaç duyulmasından kaynaklanan bağımlılık düzeyleri netleştirilmeli ve gerekli resmi anlaşmalar yapılmalıdır. Bu aşamanın sonunda tüm politikalarla ilgili kararlar alınmalıdır, böylece yeni oluşturulan organizasyonların yapacağı yatırımların, mevcut organizasyonların güçlendirilmesi ve altyapı geliştirme çalışmalarının belirgin hale gelmesi sağlanacaktır.
3.4.2. Aşama D: Nükleer Enerji Seçeneğinin Kurulması
Nükleer enerji seçeneğini kurma ile ilgili son planlama aşaması esas itibariyle nükleer enerji için gerekli çerçeve ve organizasyonların tesis edilmesini kapsamaktadır.
Tablo II’de gösterildiği üzere, dördüncü aşamanın sonunda, genel politik karara baz teşkil etmek üzere, ilk nükleer santral için bir fizibilite çalışması başlatılması önerilmektedir. Bölüm 3.2’de belirtildiği üzere, politika genellikle farklı alanlardaki bir seri kararlar aracılığıyla geliştirilmektedir. Daha sonra, bilgilerin ve alınan politika kararlarının bütünlüğünü (tamamlığını) belgelendiren bir beyaz rapor veya başka bir doküman, muhtemelen toplumsal erişimi mümkün kılmak maksadıyla hazırlanabilir. Bu tür bir beyaz rapora veya başka bir dokümana, olan ihtiyacın her bir durum için kararlaştırılması gerekirken, bu aşamada, göz önünde bulundurulan tüm teknik, ekonomik, finansal, sosyal ve çevresel konuların belgelendirilmesi arzu edilmektedir.
3.5. Kaynak Planlaması
Finans ve insan gücü kaynakları, bir nükleer enerji programının planlanması açısından hayati önem taşıyan iki unsurdur. Bir nükleer enerji programını başlatmadan önce oluşturulması gereken başlangıç altyapısı maliyetleri, diğer sanayilerin mevcut altyapılarına bağlı olarak, ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.
Nükleer enerjinin gelişmekte olan ülkelere girmesinin önündeki en büyük engel finansman teminidir [3]. Nükleer santrallerin ihraç edilmesine yönelik krediler için diğer seçeneklere oranla daha yüksek faiz oranları uygulanmasını emreden OECD ortak kararının, özellikle “nükleer santraller için önemli bir ekonomik yük oluşturduğu” değerlendirilmekteydi. Maalesef, 80’lerin sonlarından bu tarafa çok fazla bir şey değişmemiştir ve finansman önemli bir kısıt olmaya devam etmektedir. Dünya Bankası, Doğu Avrupa’daki nükleer santraller için bazı yardımcı (yedek) ekipmanın finanse edilmesine yardım sağlamakla birlikte, bir nükleer santralin çekirdek finansmanını bile sağlamayı hala öngörmemektedir. Bölgesel kalkınma bankalarının bu konuya ilişkin olarak açıkça belirlenmiş bir duruşları bulunmamaktadır. UAEA’nın “Gelişmekte Olan Ülkelerde Nükleer Santraller için Finansman Düzenlemeleri” [29] isimli kılavuz kitabı, finansmanın temel özelliklerini ve içerdiği sorunları, enerji üretim projelerinin finanse edilmesine ve finansal kaynakların harekete geçirilmesine yönelik yaklaşımları incelemektedir.
UAEA’nın “İnsan Gücü Geliştirme” [20] isimli rehber kitabı,
proje öncesi faaliyetler, proje yönetimi, proje mühendisliği,
tedarik (satın alma), Kalite Temini/Kalite Kontrol, santral
inşası, işletmeye alma, işletme ve bakım, yakıt çevrimi
faaliyetleri ve nükleer lisanslama ve (yasal) düzenlemeden
müteşekkil tüm aşamalar için, insan gücü gerekleri ve teknik
nitelikleri hakkındaki ayrıntıları vermektedir. Bu kılavuz
aynı konularda ulusal katılım ve insan kaynakları geliştirme
hususlarına da değinmektedir. İnsan gücü geliştirme programı
planlaması, insan gücü geliştirme uygulaması ve bir nükleer
enerji programı faaliyetleri için insan gücü yetiştirilmesi
konularının ayrıntılarını ele almaktadır.
4. BÜTÜNLEŞİK (ENTEGRE) BİR YAKLAŞIMIN OLUŞTURULMASI
4.1. Aşamaların ve Kararların Program Planlamasındaki Önemi
Tablo I’de gösterildiği üzere, aşağıdaki kararlar, ilgili aşamalarda etkin bir şekilde alınabildikleri takdirde, bir nükleer enerji programına yönelik planlama sürecinin en önemli unsurlarıdır:
Nükleer enerji seçeneğini elektrik üretim sisteminin tevsi planlamasına dahil etme kararı,
Ulusal kalkınma planları ve uzun vadeli elektrik arzı bağlamında (çerçevesinde) alınan, nükleer enerji uygulamasına yönelik politika kararı,
Nükleer santraller ve atık (yeraltı) depoları için muhtemel sahaların belirlenmesi ve bunları değerlendirmeye başlanması kararı,
Bir fizibilite çalışması başlatma kararı.
Bu kararların her biri, taahhütlerde bulunma zorunluluğu anlamına gelmektedir. Örneğin, nükleer enerji seçeneğinin üretim tevsi planlamasına girmesi, hükümetin nükleer enerji programı planlama sürecine destek sağlama taahhüdünde bulunması anlamına gelecek ve ayrıca, planlama çalışmaları bu seçeneğin teknik ve ekonomik olarak uygulanabilir olduğunu teyit ettiği ve değerlendirmeler sırasında nükleer enerji seçeneğini imkansızlaştırmaya yönelik hiçbir önemli neden ortaya çıkmadığı taktirde, bir nükleer enerji programını derinlemesine araştırmaya yönelik kesin olmayan bir taahhüdün mevcudiyetine de işaret edecektir.
Olası sahaların belirlenmesi kararı, planlama sürecinin muhtemelen kamuoyunun ilgi alanına girmesini beraberinde getirecektir. Bu karar, diğerlerinin yanında, elektrik şebekesi karakteristiklerinin ve şebekeyi güçlendirmek için gerekli yatırımların (ve nükleer enerji hakkında bir kamuoyu bilgilendirme programının başlatılmasına ihtiyaç duyulduğunun anlaşıldığını) ve nükleer enerji hakkında bir kamuoyu bilgilendirme programının başlatılmasına ihtiyaç duyulduğunu gösterecektir.
Nükleer enerji politikasına ilişkin karar, daha ileri düzey çalışmalara yönelik kaynakların ayrılmasını içeren taahhüt ve nükleer santraller için finans kaynaklarının bulunacağının en azından onaylanmasını içeren belirli uzun-vadeli hükümet taahhüdünü içermelidir.
Bir proje fizibilite çalışması başlatmak veya denetim ve proje organizasyonları kurup bunları personelle teçhiz etmek gibi faaliyetler, önemli finansal taahhütlerle bağlantılıdır ve dolayısıyla hükümet ve ilgili organizasyonlar tarafından alınan önemli bir kararı temsil etmektedir.
Bu kararların her birinin dikkatle alınması gerektiği ve bunların, entegre planlama sürecinde elde edilen bilgilere dayandırılması gerektiği aşikardır.
4.2. Koordinasyon İçin Organizasyon
Koordinasyon ve işbirliğinin organize edilmesi için gerekenler, prensip itibariyle, matris türündeki klasik bir organizasyon tarafından yerine getirilebilir; bu organizasyon bünyesinde yer alan bir koordinasyon ve yönetim ofisi, uzmanlık alanları kapsamındaki işlerini gerçekleştirmeleri için mevcut organizasyonlardaki diğer birimlerle temas kurma yetkisiyle donatılır. Bu durumda, çeşitli bakanlıklar (dış işleri, maliye, sanayi, enerji, eğitim ve çevre), kamu elektrik kurumu, atom enerjisi kurumu, AR-GE kuruluşları, sanayi örgütleri, sanayi standartları kuruluşları vb. gibi birçok birimi işin içine çekmeye ihtiyaç duyulacaktır. Bu işbirliği için koordinasyon sağlanmasında, yüksek düzeydeki bir ofis tarafından yapılmadıkça, güçlüklerle karşılaşılacağı aşikardır.
Koordinasyon sağlamanın yollarından biri, yüksek düzeyli bir yürütme komitesi tesis etmek olabilir (Tablo III). Komite başkanlığının uygun yetkilere sahip etkili bir konumda olması gerekecektir. Bu tür bir komite, ilgili tüm tarafların aktif katılım taahhüdünde bulunmalarını talep edecektir. Hükümet, ilgili kuruluşlardan kilit personel ve program için finansman desteği sağlaması yönünde yönetim kuruluna açık bir talimat vermek suretiyle, programa ve planlama sürecine yönelik taahhüdünde ne kadar samimi olduğunu bu aşamada kanıtlayabilir.
Süreç içinde belirli bir aşamadan itibaren artık, günü gününe izleme ve koordinasyondan sorumlu bir “koordinasyon ofisine” de ihtiyaç olacaktır. Bu ofis, santralin gelecekteki maliki tarafından kurulabilir. Koordinasyon ofisinin görev ve sorumluluklarının açık bir şekilde tayin edilmesi gereklidir (bkz. Tablo IV). Bu ofisin, hazırlıklar ve planlarla ilgili diğer tüm birimlerle, bürokratik engellerden arındırılmış, kolay ve doğrudan temas imkanına sahip olması şarttır. Yürütme komitesi tesis edilince, koordinasyon ofisi bu kurula sekretarya hizmeti verebilmelidir. Koordinasyon ofisinin üst yöneticisi, bilgi ve yöneticilik bakımlarından yüksek düzeyli bir yetkinliğe sahip olmalıdır.
Tablo IV. Koordinasyon Ofisinin İşlevleri |
|
Tablo II’de gösterildiği üzere, gerçekleştirilmesi gereken çok sayıda faaliyet söz konusudur. Hangi organizasyonun hangi eylemden sorumlu olacağını tanımlamak gerekmektedir. Bu konu ülkede mevcut yapısal duruma bağlı olup, hiçbir standart çözüm önerilemez. Her birimin, işini yapmak üzere nitelikli personele sahip olması hayati önem taşımaktadır. Bu, personelin nükleer konularda bilgili olma zorunluluğu olduğu anlamına gelmektedir, fakat birçok birimde bir dereceye kadar spesifik bilgi eksikliği ile karşılaşılmaktadır. Bu yüzden, iç ve dış uzmanlarla yapılacak seminerlerden yararlanılan eğitim programları başlatmak, süreci başarıyla uygulayan diğer ülkelere ziyaretlerde bulunmak, daha uzun sürelerle yurtdışı bursları kullanmak ve yurtdışındaki uygun organizasyonlarla işbirliği tesis edilmesi ilk aşamalarda yapılmasında yarar bulunan etkinliklerdir.
İnsan gücü yetiştirmenin taşıyacağı merkezi rol dikkate alınarak, var olan insan gücünün niteliğini tayin etmek, insan gücü yetiştirme gereksinimlerini belirlemek ve genel bir insan gücü yetiştirme programını [20] koordine etmekten sorumlu olacak özel bir birimin -tercihen koordinasyon ofisi bünyesinde- kurulmasında büyük yarar vardır. Eğitim ihtiyaçları ve gereken önlemler mümkün olduğunca erken belirlenmelidir.
4.3. Programlama (Zamanlama Planı)
Nükleer programın planlanması için genel bir zaman planı oluşturmak arzu edilen bir durumdur. Bu zamanlama programının kesin son tarihleri göstermesi o kadar da önemli olmayıp, hangi durumlarda önemli kararlar alınması gerektiğini ve bu kararların alınabilmesi için hangi faaliyetlerin sonuçlandırılması zarureti olduğunu gösteren kilometre taşlarına sahip olmalıdır. Bu nedenle eylemler arasındaki ilişkileri göstermelidir. Bu program, sıkı bir şekilde uygulandığı takdirde, birkaç yüz faaliyetten oluşan bir yönetim ağ planı elde edilmesini sağlayacaktır.
Dış nedenlerden kaynaklanacak tamamlanma tarihleri ve gecikmeler mevcut olacağından, planlama işi hem esneklik hem de yaratılıcılık gerektirecektir. Dolayısıyla, erken program planlama aşamasında böyle bir ağ planı hazırlamak karmaşık bir iş olabilir. Buna karşın, koordinasyon ofisinin farklı yerlerde devam etmekte olan faaliyetler için, son tarihlerini de içerecek şekilde, kapsamlı bir çetele tutması gereklidir.
4.4. Ülke Dışından Yardım
Genellikle karşılaşılan ana sorun, bu denli karmaşık ve ülkenin geçmişteki kalkınma sürecinde bir eşdeğeri muhtemelen olmayan bir programın planlanması yönünde ulusal deneyim bulunmamasıdır. Yurtdışı yardıma ihtiyaç duyulabilecektir ve bu yardım, zamanından önce taahhütte bulunmayacak şekilde, dikkatle kullanılmalıdır.
Özel beceri gerektirdiği için dış yardıma ihtiyaç gösterebilecek, tekrarı olmayan ve açıkça tanımlanmış işlerin başlıca örnekleri aşağıda verilmektedir:
Şebeke-santral etkileşiminin değerlendirilmesi,
Şebekeyi güçlendirmeye yönelik ihtiyaçların belirlenmesi,
Şebekenin enterkoneksiyon imkanları,
Nükleer santraller ve atık (yeraltı) depoları için olası sahaların bir listesinin hazırlanmasını sağlayacak olan, saha etütleri ve değerlendirmesi,
Nükleer santral tasarımlarının incelenmesi,
Ulusal sanayinin değerlendirilmesi.
Son olarak, planlama sürecinin sonunda, en önemli işlerden biri olan fizibilite çalışmasını gerçekleştirmek üzere bir danışman firma ile sözleşme yapılabilir. Çalışma sonuçları projenin finansmanına yönelik taleplerin desteklenmesinde kullanılacağından, tanınmış ve ehil bir danışman firma seçimi önem taşıyan bir gerekliliktir.
Bu çalışmaların her biri için, planlama yapan organizasyonun aşağıdaki işleri yapması gerekecektir:
Sözleşme bağıtlanmadan önce, bir teklif isteme şartnamesi kapsamında işin tanımlanması,
İşin uygulamasının gözetim altında tutulması,
Danışmanlarca sunulan raporların incelenmesi,
Danışmanların çalışmaları, işin yapılacağı bir sonraki seferde daha fazla ulusal bilgi birikimi elde edebilmek üzere, yerli personelin eğitiminde de kullanılmalıdır. Anılan türden bir dış kökenli işin ve bununla ilgili tavsiyelerin değerlendirilebilmesi ve iç bünyeye mal edilebilmesi bakımından zaruri olduğu düşünülürse, ulusal uzmanlık ve bilgi birikiminin geliştirilmesinin önemini vurgulamaya gerek bile bulunmamaktadır. Dış tavsiyeye dayalı kararlardan kaynaklanan sorumluluğun mülkiyet sahibine ait olacağı altı çizilmesi gereken bir husustur.
İkili anlaşmalar muhtemelen bir ülkeye nükleer enerji programının başlangıç aşamasında sağlanacak önemli yardım kaynakları olup, böyle bir katkının önemi nükleer enerji programı geliştikçe artmakta ve somutlaşmaktadır. Bu nedenle de, başlangıçtan itibaren dikkatle planlanmalıdır. İkili yardım ve işbirliği birkaç düzeyde sağlanabilir:
Denetleyici kurumlar dahil, bakanlıklar veya kurumlar arasında olacak şekilde, hükümetler arası,
Kamu elektrik kurumları ve santral işletmecileri ile bunların, EPRI (ABD’deki Elektrik Enerjisi Araştırma Enstitüsü), WANO (Dünya Nükleer İşletmeciler Birliği) ve INPO (Nükleer Operasyonlar Enstitüsü) gibi ulusal organizasyonlar arasında,
Nükleer araştırma organizasyonları arasında,
Sanayiler ve sanayi organizasyonları arasında.
İkili yardım, en azından resmi organizasyonlardan, çoğunlukla ücretsiz olarak veya imtiyazlı bedel üzerinden elde edilebilir ki bu yardım, bir denetleyici kurumun tesis edilmesinde kilit bir önem taşıyabilmektedir. Nükleer enerji üretimi için santral sahipleri, yani (kamu) elektrik şirketleri, arasında yakın bir işbirliği olması büyük değer taşımaktadır ve kurumlar ve bünyelerindeki bireyler arasında güven tesisi bakımından planlama sürecinin erken aşamalarında başlatılmasında yarar bulunmaktadır. Bir projenin başlatıldıktan sonra, birtakım “mal sahibi grupları” spesifik bir santral türü ve hatta ana bileşenleri (buhar üreteçleri) hakkındaki deneyimlerini üyelerinin kullanımına açmaktadır. Planlama aşamasında bir işbirliğinin nasıl tesis edileceği tümüyle belirginleşmeyebilir, ancak tedarikçi ülkelerdeki (kamu) elektrik organizasyonları yararlı mekanizmalar belirleme yönünde katkı sağlayabilir.
Birçok ülke, araştırma ve geliştirme sektöründe işlev gören, hükümetler arası işbirliği, yardım ve tedarik ikili anlaşmalarına sahiptir. Bunlar, nükleer enerji işbirliği ve yardım programları için temel teşkil edecek şekilde genişletilebilir. Santral sahipleri arasındaki işbirliği için hükümetler arası bir anlaşma katı bir şart olmamakla birlikte, hükümetlerin örneğin ikili ticaret üzerine kısıtlama getirmeleri durumunda, bunun nükleer enerji alanındaki bilgi transferini ve eğitimi de etkileyebileceği bilinmelidir. Öte yandan söz konusu eğitim, örneğin güvenlik kültürünün geliştirilmesi, kalite temini, işletme prosedürlerinin kullanımı gibi hususlarda santral türünden bağımsız da olabilmektedir.
İkili yardım programları, genel planlama faaliyetlerindeki anahtar işlevlere tavsiyelerde bulunma şeklinde, danışmanlık şirketlerine göre daha genel anlamda kullanılabilir. Bunun muhtemel dezavantajı, tavsiye sahiplerinin yalnızca kendi ülkelerindeki nükleer enerji geliştirme programlarının çerçevesiyle sınırlı bir deneyime sahip olabilecek olmalarıdır.
İki taraflı olarak finanse edilen eğitim programları geçmişte önemli bir rol oynamıştır. Bunlar, denetleme ve diğer kamu işlevleri için insan gücü yetiştirme bakımından, planlama fazında özellikle yararlı olabilirler. İkili eğitim programları, santral sahibinin kendi personeli için, özellikle spesifik bir santral imalatçısı ile bağlantı yapıldığı aşamada önem kazanmakla beraber, bilindiği üzere, daha erken aşamalarda da işlev görebilirler. Yurtdışı yardımıyla gerçekleştirilecek ilk nükleer santralı planlarken, personelin tedarikçinin ülkesindeki benzer bir santralde eğitilmesi şart koşulmalıdır. Yurtdışında eğitilen bu ilk parti personel, daha sonra diğerlerini eğitebilecek çekirdek grubu oluşturabilir. Bu yaklaşım çok değerli işbaşı eğitimi de mümkün kılmaktadır.
Ek 1’de verilen bilgi gerekleri, program planlamayı başlatmak için bir kontrol listesi olarak kullanılabilir.
Tablo V’de listelenen
konuların bir bölümü hakkında bilgi sağlamak üzere, ülkedeki
karar mercilerine “yüksek düzeyli” bir seminer organize
edilebilir. İlgili tüm karar vericilerle, onlara gerekli
bilgileri sağlamak ve muhtemel sorunları tartışmak üzere, bir
araya gelmek önemli bir fırsattır. Bu yüzden, anılan seminer,
diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki uzman
şahsiyetlerin deneyimlerini aktaracakları sunuşlar içerecek
biçimde ve dikkatle planlanmalıdır.
Tablo V. Muhtemel Seminer Konularının Listesi |
|
5. POLİTİK KARAR GEREKTİREN KONULAR
5.1. Politika Kararları
Aşama C’nin, yani “Nükleer Enerji Seçeneğinin Geliştirilmesi” aşamasının sonuna doğru nükleer enerji seçeneği hakkında karar verilmesi gereken bir noktaya ulaşılır. Nükleer enerji seçeneğini D aşamasında kurmadan önce, Bölüm 3.4.1’de listelenen nükleer enerji sektörünün çeşitli yönleriyle ilgili politikalara ilişkin kararlar alınması gerekmektedir. Bu Bölüm, ülkenin çıkarlarına en uygun karara varmayı mümkün kılmak bakımından en fazla ilgi çekecek konular hakkında bilgi içermektedir. Bu konular daha kapsamlı olarak Referans [1]’de ele alınmaktadır.
5.2. Nükleer Enerji Programına Yönelik Hükümet Taahhüdü/Ulusal Kararlılık
Daha önce nükleer enerji programı başlatmış çeşitli ülkelerdeki deneyimler, nükleer enerji programının başarısı için, konuya ilişkin güçlü bir hükümet/ulusal taahhüdü olmasının büyük önem taşıdığını göstermektedir [3]. Nükleer enerji programını desteklemeye ve düzenlemeye yönelik bir örgütsel yapısı tesis edilmesi gerekmektedir. Teşvik, düzenleme ve nükleer sorumluluk alanlarına ilişkin mevzuat yürürlüğe konmalıdır. Öte yandan, nükleer enerji için eğitim sistemine uygun bir müfredat programı eklenmesi ve gerekli eğitim altyapısının oluşturulması da ihtiyaçlar arasındadır. Nükleer enerjinin kamuoyu tarafından algılanması, politik boyutu olan bir sorundur. Nükleer santrallerin kurulması, hükümet aracılığıyla yürütülmesi gereken, uluslararası işbirliği gerektirmektedir. Bunların yanında, programın hükümet tarafından, ülkenin durumuna ve politikalarına bağlı olarak değişen düzeylerde finanse edilmesi gerekmektedir. Programın başlatılmasında yer alacak çeşitli ulusal kurumların rolleri, sorumlulukları ve eylemleri tanımlanmalı, koordine edilmeli ve gözetime tabi tutulmalıdır. Bir nükleer enerji programı uzun vadeli bir yükümlülük gerektirdiğinden, programla ilgili politikalarda sürekliliğe ve kararlılığa ihtiyaç vardır. Programda ve proje uygulamasında olabilecek kesintiler santral inşa süresinin uzamasına ve çok daha yüksek maliyetlere yol açacağından, programı uygulamak ve yönlendirmek üzere güçlü organizasyonlara ve kararlı bir liderliğe sahip olmak önemli bir zorunluluktur. Yukarıdaki tüm faktörlerin ışığında, programın başarısı için, hem hükümet düzeyinde hem de ulusal düzeyde güçlü bir taahhüt şarttır. Böylesi bir taahhüdü, yapılacak eylemleri, sorumlu kurumları ve eylemlerin tamamlanması gereken zaman aralığını tanımlayan, bir "Eylem Planı” ’nın izlemesi gerekir. Bu plan, nükleer enerji programı planlamasının entegre bir yaklaşımla ele alınması bakımından zorunludur
5.3. Yasal ve
Düzenleyici/Denetleyici Çerçeve Geliştirilmesi
Bir nükleer enerji programını desteklemeye, düzenlemeye ve sürdürmeye yönelik olarak gereksinilen tüm örgütsel yapıların geliştirilmesi sorumluluğu hükümete ve ülkedeki çeşitli ulusal organizasyonlara ve kuruluşlara aittir. Nükleer enerji programının oluşturulmasının zorunlu kılacağı ulusal ve uluslar arası düzeylerde yasal gerekler bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, nükleer tesisler ve bunlarla bağlantılı konulara ilişkin özel mevzuat [1,6] çok önemli olup, esas itibariyle aşağıdaki amaçları hedeflemelidir:
Nükleer enerjinin, ulusal çıkarlar doğrultusunda güvenle geliştirilmesini ve kullanımını düzenleyecek ve güvence altına alacak yasal otoritenin (kurumun) sağlanması,
Uzmanlaşmış bir kuruluşa, düzenleme/denetleme sorumluluklarını kamu/özel tüzel kişilerinden, imalatçılardan, tedarikçilerden bağımsız olarak yerine getirmesini mümkün kılacak fonksiyonel bir statü ve yetki kazandırılması,
Düzenleyici/denetleyici kurumun, nükleer faaliyetlerin, çalışanların ve halkın sağlığına ve güvenliğine hiçbir gereksiz (aşırı) risk yüklemeksizin, nükleer malzemelerin ve tesislerin fiziksel korunmasını yeterli düzeyde sağlayarak, çevre korumaya gerekli dikkati göstererek ve devletin taraf olduğu uluslararası yükümlülüklere uygun olarak yürütülmesi için yetki (izin) vermekte baz olarak kullanacağı prensiplerin ve koşulların ortaya konulması,
Nükleer kazalara yönelik üçüncü taraf sorumluluğuna ilişkin uluslararası antlaşmalara uygunluğu sağlayacak prensip ve kuralların saptanması,
Nükleer mevzuatın ana bileşenleri aşağıdaki konulara yönelik olmalıdır:
Radyolojik korunma, nükleer güvenlik ve çevre koruma, radyoaktif malzeme nakli, radyoaktif atık yönetimi gibi bağlantılı konular,
Lisanslama kurumu ve nükleer tesisleri kapsayan faaliyetler için (lisanslama kurumu ve) lisanslama gerekleri,
Üçüncü tarafların nükleer hasarları için sorumluluk ve bu tür sorumlulukları karşılamaya yönelik finansal güvence,
Nükleer malzemelerin ve tesislerin fiziksel korunması,
Nükleer malzemelerin hesabının tutulmasına ve kontrol edilmesine yönelik devlet sistemi,
Nükleer tesislerin güvenliği ve radyasyondan korunma konularında sorumluluklar, aynen nükleer santralı işleten kuruluşun sorumlulukları ve denetim otoritesisin (veya eğer radyasyondan korunma ve nükleer güvenlik konuları ayrı birimlere ayrılmış ise, bu otoritelerin) rolü hususlarında olduğu gibi yasayla tanımlanmalıdır. Düzenleyici/denetleyici kurumların düzenlemeleri (yönetmelikleri) oluşturma, lisanslama ve gereklerin karşılanıp karşılanmadığını tahkik etme sorumlulukları tanımlanmalı ve bu kurumlara anılan görevleri yerine getirmeleri için gerekli kaynaklar sağlanmalıdır. UAEA standartları, düzenleyici/denetleyici kurumun işletme organizasyonlarından açık bir şekilde ayrılmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte, birçok ülkede atom enerjisi kurumuna her iki işlev birden yüklenmiştir; ancak şimdilerde, durumun böyle olduğu ülkelerde bile, anılan işlevlerin etkin bir şekilde ayrı tutulmasını sağlamak yönünde belirgin bir eğilim söz konusudur.
Nükleer hasar sorumluluğu, nükleer enerjinin barışçıl kullanımı bağlamında geliştirilen yasal çerçevenin bir parçasıdır. Mevcut uluslararası sorumluluk rejimi başlıca iki enstrüman tarafından hayata geçirilmektedir: Nükleer Hasar İçin Bireysel Sorumluluk Hakkında Viyana Antlaşması (1963) ve Nükleer Enerji Alanındaki Üçüncü Taraf Sorumluluğu Hakkında Paris Antlaşması (1960); bu antlaşmalar 1988’de kabul edilen bir Ortak Protokol ile birleştirilmiştir. Paris Antlaşması, daha sonra 1963 Brüksel Ek Antlaşması ile genişletilmiştir.
Nükleer yakıt, ekipman ve teknolojinin ilk uluslar arası transferinden bu yana, alıcı ve verici ülkeler arasındaki ikili anlaşmalar kapsamında, alıcı ülkelerin sadece barışçıl amaçlarla kullanılmasını garanti etmesi genellikle şart koşulmaktadır. Bu anlaşmalar genellikle tedarikçi ülkenin kurumlarınca yapılacak bir tahkikata izin vermekteydi. 1960’ların başlarından beri, spesifik tedariklerin bu şekilde tahkik edilmesi işi çoğu hallerde, Ajansın Statüsünde öngörülmüş bir işlev olan, “Safeguards” (güvenlik önlemleri) sistemi yoluyla UAEA’ya devredilmektedir.
5.4. Nükleer Güvenlik ve Radyasyon Güvenliği Rejimlerinin Geliştirilmesi
5.4.1. Nükleer Düzenleme/Denetleme Rejimi
İlk nükleer santralin düzenlenmesi/denetlenmesi için olası alternatif temellerden birisi, çeşitli ülkelerce de benimsendiği üzere, nükleer enerji reaktörünü tedarik eden ülkenin düzenleme/denetleme gereklerinin [1,6] kabul edilmesidir. Bu seçenek, kanıtlanmış bir düzenleme/denetleme sistemi hakkında mümkün olan en kısa sürede deneyim kazanma avantajını sağlarken, bir sonraki santral başka bir ülkeden alınması durumunda başka bir düzenleme/denetleme gerekleri setine ihtiyaç duyulabilecek olması dezavantajına sahiptir. Bazı ülkelerce kabul edilen bir alternatif de, temel düzenleme mevzuatı olarak, UAEA’nın yer seçimi [28], tasarım [30], işletme [18] ve kalite temini [22] konularındaki güvenlik kodlarının Nükleer Güvenlik Serilerini (NUSS) kullanmaktır. düzenleme/denetleme kurumu, NUSS koduna uygun bulunan bir kamu örgütü olarak [26] teşkil edilebilir. Böylelikle, karşılaşılması halinde, gelecekteki farklı yaklaşımları bünyesinde barındırabilecek, ortak ve uluslararası kabul gören bir tabana sahip olmak şeklinde bir avantaj elde edilebilecektir.
Düzenleme/denetleme organizasyonun sahip olması gereken temel şart; yüksek seviyede bağımsızlığa sahip olmasıdır. Böylece güvenlikle ilgili hususlar dışında hiçbir şeyden etkilenmeyeceklerinin, kamuoyu tarafından bu şekilde algılanacaklarının ve doğrudan ülkedeki en yüksek otoriteye rapor edebileceklerinin garantisi sağlanmış olmaktadır. Bunun, düzenleyici/denetleyici organizasyonun, santral sahibinin bağlı olduğu Bakanlığın bünyesinin dışındaki bir konumda yer almasını gerektirip gerektirmeyeceği sık karşılaşılan bir sorudur. Böyle olması genellikle arzu edilmekle birlikte, santral sahibi ile aynı Bakanlık çatısı altında bulunduğu halde, gerekli ölçüde bağımsızlık ve doğrudan ülkedeki hükümete raporlama imkanı verildiği için, gayet iyi yönetilen düzenleyici/denetleyici organizasyon örnekleri mevcuttur. Düzenleyici/denetleyici kurumun gücü, etkinliği ve yetkisi yasa ile tanımlanmalıdır. Ülkedeki güvenlik kaygılarının düzeyi, bu tür düzenlemeleri etkileyecektir.
Uzman bir düzenleyici/denetleyici kurumun mevcudiyeti, kazalara karşı birincil güvenlik sorumluluğunun santral sahibinde olması gerçeğine hiçbir şekilde gölge düşürmez. Düzenleyici/denetleyici kurum, hangi yönetmeliklerin ve standartların kullanılması gerektiğini belirtmeli ve bunların tüm aşamalarda yerine getirilmesini güvence altına almak üzere gözetim/denetim uygulamalıdır. Güvenlik raporlarını ve santral ile ilgili diğer dokümanları incelemeli ve genellikle yer, santral inşası ve santral işletme için ayrı ayrı olan lisansları vermelidir. Ancak, bütün bunlar düzenleyici/denetleyici kurumun santral güvenliği sorumluluğunu fiilen üstlendiği anlamına gelmez; bu sorumluluk tümüyle santral mal sahibine aittir.
5.4.2. Nükleer Güvenlik
Bir nükleer santralın, ancak ve ancak, kazaları önlemeye yönelik olarak yeterli önlemler mevcut bulunduğu taktirde işletilmesine izin verilir. Buna rağmen bir kaza meydana gelirse, kötüye gidişi sınırlamak bakımından, kazayı yönetme yeteneğine sahip olmak gerekmektedir. Aynı zamanda, özellikle halkın ve santral personelinin muhtemel ışınlanmasını azaltmak amacıyla, radyoaktif maddelerin açığa çıkması bağlamında, kazanın etkilerini hafifletici ön tedbirler alınmalıdır. Bu nedenle, oluşma olasılıkları düşük bulunan ve ciddi potansiyel sonuçları olan kazaların güvenlik değerlendirmeleri, güvenlik araştırmaları, uygun malzeme kullanılan güvenilir tasarım, yüksek kalitede inşaat, iyi işletme uygulamaları ve prosedürleri, uygun personel seçimi ve eğitimi vb. aracılığıyla kanıtlanmalıdır. Gerekli inceleme ve değerlendirmeler düzenleme/denetleme kurumu tarafından gerçekleştirilmelidir. Bu yüzden, nükleer santral kuran ve işleten tüm ülkelerde nükleer güvenlik prosedürlerinin tesis edilmesine ve yasalar, yönetmelikler ve standartlar halinde bir sisteme bağlanmasına ihtiyaç vardır [1,6]. UAEA’ya üye birçok ülke bu anlayış doğrultusundaki kararlılıklarını, Ekim 1996’da yürürlüğe giren Nükleer Güvenlik Antlaşması ile bağlı olmaya rıza göstermek suretiyle, halihazırda ortaya koymuş bulunmaktadırlar.
Nükleer santral tasarımlarında, tüm teknik güvenlik önlemlerine uygulanan, bir derinliğine korunma (defence-in-depth) genel stratejisi söz konusudur. Derinliğine korunma kavramı, radyoaktif maddelerin çevreye salınmasını önlemeye yönelik ardışık engeller içeren, birkaç korunma düzeyine dayanmaktadır. Bu strateji genellikle beş seviyede yapılandırılmaktadır. Yapısal bir Kalite Temini (QA) programı aracılığıyla bir nükleer enerji projesini meydana getiren tüm aşamalarda en yüksek kaliteye erişmek, uyulması gereken en önemli prensiptir. Kalite Temini yaklaşımı, organizasyonla ilgili her unsuru saran güvenlik kültürünün bir parçasıdır. Ek olarak, organizasyonun personeli arasında bir güvenlik ilintisi duygusunu bilinçaltında yaratmak üzere, güvenlik kültürünün üretilmesine ve sürekli olarak geliştirilmesine gerek bulunmaktadır.
5.4.3. Radyasyondan Korunma
İyonize edici radyasyon ve radyoaktif maddeler çevrenin doğal ve sürekli özellikleri olup, düşük düzeyli radyasyon yaşantımızın bir parçasıdır. Radyasyona maruz kalma, bir sağlık riskini beraberinde getirdiğinden kabul edilebilir düzeylere [1,6] kadar azaltılması gerekmektedir. Nükleer reaktörlerin hem enerji üretimi hem de araştırma için kullanılmasıyla, tıp ve sanayi kullanıma yönelik radyoaktif madde miktarları büyük ölçüde artış göstermiştir. Radyoaktif madde kontrol ve radyasyondan korunma standartları geliştirilmiş olup, deneyimler risklerin kontrol altında tutulabileceğini göstermektedir.
Radyolojik Korunma Uluslararası Komisyonu (ICRP), 1929’dan beri, radyasyondan korunmanın bilimsel prensiplerini oluşturmaya çalışmaktadır. ICRP’nin temel tavsiyeleri sürekli olarak gözden geçirilmektedir. UAEA tarafından, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO), Uluslararası İşgücü Organizasyonu (ILO), Pan Amerikan Sağlık Organizasyonu (PAHO) ve Dünya Sağlık Organizasyonu (WHO) ile işbirliği içinde yayımlanan “İyonize Edici Radyasyona Karşı Korunma ve Radyasyon Kaynaklarının Güvenliği için Uluslararası Temel Güvenlik Standartları (BSS)”, ICRP tavsiyelerinin halk ve radyasyon çalışanları için pratik olarak kullanılabilecek radyasyondan korunma standartlarına tercümesini içermektedir. Temel Güvenlik Standartları (BSS), değiştirilen ICRP tavsiyeleri ışığında, en sonuncusu 1996’da olmak üzere, çeşitli kereler güncellenmiştir. Nükleer endüstrinin, gelişiminin ilk aşamalarından beri, anılan standartlara katı bir şekilde uymaya özel vurgu yaptığı iyi bilinen bir husustur.
5.5. İnsan Kaynakları Yetiştirme
İhtiyaç duyulduğunda yeteri sayıda nitelikli insan gücü temini zaruri gerekliliklerden birisidir [20]. Uzmanlık bilgisine ve insan performansında mükemmeliyete programın her aşamasında gerek bulunmaktadır. İnsan gücünün sayısının ve bunların öğretim, deneyim ve eğitim şartlarının ne olması gerektiği, programda bir bütün olarak ele alınarak saptanmalıdır. İnsan gücü gereksinimi; proje-öncesi faaliyetler, proje uygulama, ekipman ve bileşenlerin imalatı, santral inşası, santralın işletmeye alınması, santral işletme ve bakım gibi projeye-yönelik etkinlikler kapsamında belirlenmektedir. Ayrıca, nükleer enerji program planlaması, nükleer yakıt çevrimi faaliyetleri, nükleer lisanslama ve (yasal) düzenleme, araştırma ve geliştirme ile eğitim ve öğretim gibi programa yönelik destek etkinlikleri de bu kapsama dahil edilmelidir. İnsan gücü ihtiyacının belirlenmesi ve yetiştirilmesi sadece nükleer enerji programını uygulamaktan sorumlu organizasyonla sınırlı değildir; aynı zamanda, ülkede anılan programla bağlantılı diğer organizasyonları da ilgilendirmektedir. Örneğin, nükleer enerji programı ülkenin ulusal altyapısı içinde insan kaynağı ihtiyacı ortaya çıkaracaktır. İnsan kaynağı ihtiyacının ortaya çıkacağı alanlar arasında kamu, sanayi, bilim ve teknoloji kuruluşları, eğitim ve öğretim sayılabilir Bunlar ayrıca tanımlanmalıdır.
İnsan gücü gereksinimi aşağıdakilere bağlıdır:
Programın kapsamı ve zaman planı,
Programdaki ulusal katkının kapsamı ve zaman planı,
Ulusal sanayi, eğitim ve teknoloji altyapıları ve insan gücü kaynaklarının kapsam ve zaman planı üzerine getirdiği kısıt ve sınırlamalar,
Üretkenlik, verimlilik, diğer sanayilerden kaynaklanan rekabet, istihdam politikaları, işçilik maliyetleri, gelenekler, kurallar ve yasal mevzuat gibi iş gücü piyasasını etkileyen ulusal koşullar ve özellikler,
Programın insan gücü ihtiyacının büyüklüğünü saptamak üzere, anılan ihtiyacın hangi kategorilerde ve ne zaman gerektiğine dayalı olarak, insan gücü yük eğrileri hazırlanmalıdır. Profesyoneller, teknisyenler ve zanaatkarlardan oluşan üç düzeyde insan gücü gereklidir. Bunların sayıları ülkeye özgü olup, ülkeden ülkeye farklılık gösterir.
İhtiyaçları belirledikten sonra, bir insan gücü yetiştirme programı başlatılmalı ve eylemler ulusal düzeyde gerçekleştirilmelidir. Eğitim ve öğretim kuruluşları, hükümetten ve yerel kurumlardan yeterli destek görememe sorunu yaşayabilirler. Nükleer enerji programının ihtiyaçlarına cevap vermek üzere; okullar, üniversiteler, teknisyen ve zanaatkar eğitimi veren öğretim kurumlarında halen mevcut öğretim ve eğitim altyapısını değiştirmek ve seviyesini yükseltmek altyapıyı geliştirme uygulamalarından bazılarıdır. Bu çabalar ulusal bazda sarf edilmelidir. Bu sayede, yalnızca mesleki insan gücü yetiştirmekle kalınmaz, aynı zamanda halkın nükleer enerji konusunda eğitilmesi de sağlanır.
Nükleer enerji programını uygulamaktan sorumlu kuruluş, insan gücü yetiştirme programının başlangıç aşamasında ihtiyaçları doğrultusunda uzmanlık eğitimi vermek üzere, kendi eğitim tesislerini oluşturmalıdır. İşletme ve bakım ihtiyaçlarına yönelik eğitime öncelik verilmelidir. Personelin yetkinliğini oluşturma ve bu personeli lisanslamaya yönelik altyapının geliştirilmesi gerekmektedir. Başlangıçta, insan gücünün tedarikçinin ülkesindeki benzer bir santralde eğitilmesi şeklinde, bir dış eğitim benimsenebilir. Bu şekilde eğitilen çekirdek personel, başka gruplar için eğitmen işlevi görmek suretiyle, daha fazla insan gücü yetiştirebilir.
İnsan gücü yetiştirme kayda değer çaba gerektirmektedir ve bu doğrultudaki uygulamalar programın ilk aşamalarının en başından itibaren başlatılmalıdır. Konu, en yüksek düzeydeki yönetimin ilgi göstermesini, ayrıca, ihtiyaç duyulan eğitim ve öğretim altyapısının oluşturulmasına yönelik geliştirici ve seviye artırıcı uygulamaların ulusal düzeyde ele alınmasını gerektirmektedir. İnsan gücü kaynakları, sanayi kökenli deneyimli personel ile, nükleer enerji programının ihtiyaçlarına uygun olarak çok özel eğitim programlarına tabi tutulabilecek, üniversite ve teknisyen ve zanaatkarlara yönelik profesyonel kuruluşlar çıkışlı yeni adayların bir karışımı olmalıdır.
5.6. Nükleer Enerji Santrali Projelerine Ulusal Katılım
Nükleer enerji seçeneğinin geliştirilmesi ve kurulmasından oluşan son iki planlama aşamasında, ulusal sanayinin ilk santrale ve sonraki projelere hangi düzeyde katkı yapmasının istendiğini öngören bir politika geliştirilmelidir [1]. Bu etkinliğin, mevcut mühendislik ve sanayi kapasitesinin klasik enerji projelerine ve hatta diğer büyük projelere yaptığı katkı değerlendirilmek suretiyle, B aşamasında başlatılması en doğrusudur. Böylece bu projelerdeki yerli katkıyı artırmaya yönelik bir plan hazırlanarak, yalnızca döviz tasarrufu sağlanmakla kalmaz, aynı zamanda yerli mühendislik ve sanayiyi olası bir nükleer programa gelecekteki katılımı için hazırlamak mümkün hale gelir. İlk nükleer santral projesi genellikle tedarikçi ile bağıtlanan anahtar teslimi sözleşme bazında gerçekleştirilmektedir; ancak, geçmişte santral sahibinin ulusal mühendislik ve sanayinin mümkün olan ölçüde kullanılmasına yönelik bir talebi normal karşılandığından, sonraki projelerde bu katkının giderek artmasını hedefleyen bir plan çoğunlukla yapılmaktadır. Gerçekçi hedefler ithal edilen teknolojinin yerli sanayiye etkin bir şekilde aktarılmasına katkı sağlayabildiği halde, abartılı hedefler projelerde ciddi gecikmelere yol açabileceğinden, yerli katkının düzeyine ilişkin karar büyük önem taşımaktadır.
UAEA, yerli endüstriyel desteğin ne şekilde kullanılabileceğine ve geliştirilebileceğine ilişkin kılavuz dokümanlar yayımlamıştır [7]. Konuya taraf tüm organizasyonlarca sağlanacak yerli katkı için önerilen minimum düzey Tablo VI’da verilmektedir. Belli işlevler için dışardan yardım alınabilse bile, ülkelerin minimum düzeyi öngörmesi önem taşımaktadır. Talepler esas itibariyle düzenleyici/denetleyici kuruma ve santral sahibi organizasyona ve gerçekleştirmek durumunda oldukları işlevlere yöneliktir. Düzenleme/denetleme işlevlerinin hiçbirinin yabancı bir organizasyona veya bağımsız uzmanlara devredilmesinin mümkün olmadığı bilinmelidir. Düzenleme/denetleme kurumu yurtdışından danışmanlık hizmeti kullanabilirse de, tüm düzenleme/denetleme işlevlerini kendi kaynaklarıyla gerçekleştirmek durumundadır. Santral sahibinin önemli ölçüde yurtdışı yardıma ihtiyaç duyacağı öngörülebilir. Ulusal endüstrinin yerli katkı kapsamında yapabileceği minimum katkı inşaat işleri ve inşaat malzemeleri teslimatı olabilir. Ulusal sanayiden daha fazla yararlanma imkanları, özellikle sanayinin QA standartlarını karşılama kabiliyeti bağlamında, dikkatle değerlendirilmelidir.
Tablo VI. Minimum Ulusal Katkı
Düzenleyici/denetleyici Kurum:
Yönetmelik ve
Standartların Oluşturulması
Güvenlik İncelemeleri
Lisanslama Prosedürü
Denetim ve Gözetim
Prosedürlerin ve
Yönetmeliklerin Uygulaması
Santral Sahibi:
Planlama Faaliyetleri
Fizibilite Çalışması
Sözleşmeye Bağlama
Güvenlik Raporlarının
Hazırlanması
Santral Sahibinin Proje
Yönetimi
Kalite Temini Gözetimi
Santral İşletme ve Bakımı
Sanayi:
İnşaat Malzemeleri
İnşaat İşleri
Termik santraller için, daha az yurtiçi katılım gerektiren ve yap-işlet-devret (BOT) ve yap-sahip ol-işlet (BOO) versiyonları olan, yeni sözleşme ve finansman türleri ortaya çıkmıştır. Her iki sözleşme türünde de yabancı bir müteahhidin, genellikle bir konsorsiyumun, santralı finanse ve inşa etmesi söz konusudur. BOT ve BOO sözleşmeleri santralin işletmesi açısından farklılık gösterir. BOT türünde, konsorsiyum, yatırımın ana parası ve kar payı geri ödenene dek santralı belirli bir süre işletip daha sonra sahibine devrederken, BOO türünde konsorsiyum santralı ömrü boyunca işletmektedir. Her iki sözleşme türü de, yerli ve yabancı özel yatırımcıları konsorsiyuma dahil etmek suretiyle, ulusal finansman kısıtlarını hafifletme hedefine yöneliktir. Bu modeller şimdiye kadar bir nükleer santral için denenmiş olmamakla birlikte, bazı ülkelerde böyle bir sözleşmeye dair başlangıç görüşmeleri yapılmıştır. Santral sahibinin, ulusal yasa kapsamında düzenlenmesi gereken, güvenliğe ilişkin sorumluluğundan ve kazalarla bağlantılı (üçüncü taraf) sorumluluğundan (yükümlülüğünden) ve ayrıca yabancı bir santral sahibi ile yerli düzenleme/denetleme kurumu arasındaki ilişkiden kaynaklanan bariz şekilsel/resmi güçlükler söz konusudur. Bir nükleer santral için yapılacak bir BOT veya BOO düzenlemesinin, hükümet (kamu) katılımını hiç gerektirmeyen, bir termik santral için yapılacak olanla birebir örtüşmesi olası değildir. Nükleer santrale yönelik bu tür düzenlemeler, Çin’deki Daya Bay nükleer santral projesinde olduğu gibi, hükümetin yabancı ortaklarla birlikte içinde yer aldığı bir tür ortak girişim kavramını gündeme getirebilmektedir. Bu türden gelişmeler, elektrik temininin teknoloji transferinden daha önemli olduğuna karar verilen bir ülkede, birçok altyapı geliştirme ihtiyacı bakımından rahatlık sağlayabildiklerinden dikkatle izlenmelidir.
5.7. Çevresel Konular
Farklı enerji seçeneklerinin çevresel ve diğer etkileri nükleer enerji programı planlamasına dahil edilmelidir. 1991’deki Elektrik ve Çevre konulu Helsinki Sempozyumu [14], çevre ve sağlık etkilerini kapsayan üretim sistemi planlama metodolojileri bakımından hala bir eksiklik bulunduğunu ortaya koymuştur ve bu çevre etkilerini karar mekanizmalarına rasyonel bir şekilde dahil edebilmek, sanayileşmiş ülkelerde bile önemli bir kısıt oluşturabilmektedir. Çevresel etki analizleri herhangi bir büyük projede sık sık ihtiyaç duyulmakta ve yapılmaktadır. Bununla birlikte, özgün bir projeye yönelik hazırlıkların bir bölümü olarak ele alındıklarından, program planlama işine hiçbir katkı getirmeyecekleri aşikardır. Nükleer santraller için, en azından olası radyasyon etkilerinin spesifik yönleri ön güvenlik analizi raporuna dahil edilmelidir. Farklı enerji ve elektrik stratejilerinin çevre ve sağlık etki değerlendirmelerinin mukayeseli olarak yapılabilmesine olanak verecek araçlara (mekanizmalara) gereksinim vardır.
UAEA, 1970’lerin başlarından beri, ulusal enerji ve elektrik sistemleri genişleme planlamasına yönelik yöntemler ve bilgisayar yazılım paketleri geliştirme işi ile meşgul olmuştur. Bu yöntem ve yazılım paketleri farklı elektrik üretim seçeneklerinin komple enerji döngülerinin karşılaştırmalı değerlendirmesini yaparak nükleer enerjinin olası rolünün göz önüne alınmasını amaçlamaktadır. Geliştirme işlemi yöntem, yazılım ve veritabanı bileşenlerini içerecek şekilde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca bu yöntem ve yazılım paketleri, teknik, ekonomik, çevresel ve halk sağlığı etkilerini uygun bir şekilde değerlendirilmesini de amaçlamaktadır (bu modeller hakkında kısa açıklamalar için Ek-2’ye bakınız).
Enerji sistemlerinin, asit yağmurlarına yol açan SO2 ve NOx ile, küresel iklimi etkileme bakımından taşıdığı potansiyel risk yüzünden kaygı uyandıran, CO2 emisyonlarından kaynaklanan, bölgesel ve uluslararası, sınır aşan etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle, anılan etkilerin özellikle önem taşıdığı Avrupa’da halen, SO2 ve NOx emisyonlarını azaltma ve stabilize etme hedefleri doğrultusunda geniş kapsamlı bir mutabakat söz konusudur. Bu mutabakat, emisyonları sınırlamak üzere ulusal yönetmeliklere aktarılan, bölgesel bir anlaşma ile belgelenmiştir. Öte yandan CO2 emisyonlarını global iklim üzerinde olumsuz etkilere sahip olmayacakları seviyelerde sınırlamayı amaçlayan uluslararası bir anlaşma yönünde de bir ilerleme kaydedilmiştir; bununla birlikte, CO2 emisyonlarına miktar sınırlaması getirilmesini başarmak muhtemelen uzun yıllar alacaktır. Asit yağmurunun gelişmekte olan ülkelerde hiçbir sınır aşan önemli etkisi bulunmamasına karşın, ülke içindeki yerel ve bölgesel etkileri azaltmak amacıyla emisyonları sınırlamaya yönelik ulusal yönetmelikler tesis edilebilir ve bunların, haliyle, planlama çalışmasında göz önünde tutulması gerekir. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar(ı) Konferansı’nda (Kyoto), sera gazı emisyonlarını 2008–2012 itibariyle azaltmaya yönelik uluslararası taahhütler ortaya konmuştur. Kyoto azaltım hedeflerinin büyük bir bölümüne enerji kullanım verimliliğini artırarak veya “temiz kalkınma mekanizması” gibi başka yollarla ulaşılabilir; ancak, azaltımın geri kalanını karşılayabilmek için, bazı mevcut enerji kaynakları fosilden fosil olmayana doğru kaydırılmalıdır. Nükleer programların ekonomik faydalarının, Kyoto protokolünde tanımlandığı şekliyle, karbon emisyonlarını azaltma maliyetleriyle yakından ilişkili olduğunu belirtmekte yarar vardır. Karbon emisyonlarının azaltılması, rekabet halindeki fosil yakıtlı teknolojilerin maliyetleri artıracağından, nükleer enerji seçeneğini giderek daha cazip hale getirecektir. 1992’de Rio’da yapılan Dünya Zirve’sinin sonuç bildirgesi, Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu (ISO) tarafından geliştirilen birkaç uluslararası standarttan oluşan bir seri olan ISO-14000 aracılığıyla Çevresel Yönetim Sistemi (EMS)’nin geliştirilmesine zemin hazırlamıştır. Bu gelişme, sürdürülebilir kalkınma ve çevre koruma prensibini ve gereksinimini daha da güçlendirmiştir.
5.8. Finansman
Nükleer enerji projelerinin, finansmanı güçleştiren üç temel özelliği vardır:
Tek bir gelişmekte olan ülke için, borç veren kuruluşların genel kredi limitlerini dahi aşabilecek kadar yüksek ilk yatırım maliyetleri,
Fosil yakıtlı santrallere oranla daha uzun inşaat süresi,
Zamanlama programı (termin) ve maliyetlerde, düzenleme/denetleme amaçlı ve kamuoyu orijinli müdahaleler, uzun inşaat süresi ve politika değişiklikleri gibi nedenlerden kaynaklanan belirsizlikler.
BOT veya BOO gibi yeni finansman modelleri halen bazı fosil yakıtlı termik santraller için kullanılmaktadır. Bunların nükleer santraller için kullanılmasına yönelik birkaç çaba olmuştur, fakat bunlar başarıya ulaşamamıştır.
İhracat-ithalat bankaları tarafından sağlanan ihracat kredisi finansmanına dayanan klasik yöntem geçmişte birçok durumda kullanılmıştır. Bununla birlikte, enerji santrallerinin kapital maliyetleri o kadar yüksektir ki, kömür yakıtlı santraller için bile, tek bir santralın finansman risklerini paylaşmak üzere uluslararası finansman konsorsiyumları oluşturmaktadır. Örneğin, Çin’deki Daya Bay nükleer santrali, Çin ve Hong Kong kökenli katılımcılarla bir ortak girişim oluşturularak finanse edilmişti.
Hükümet, nükleer santraller için kullanılmaya açık krediler ile diğer yüksek öncelikli kalkınma projelerine yönelik olanlar arasında bir tercih yapmak hakkını, ikinci seçenek uzun vadede daha az ekonomik fayda sağlayacak olsa bile, pekala kendinde görebilir. Bu durum, söz konusu öncelik tespitine baz teşkil edecek finansal analizlerin , farklı sistem tevsi stratejilerinin ekonomik çalışmalarına paralel olarak, en baştan itibaren gerçekleştirilmesi ihtiyacına vurgu yapmaktadır (bkz. Tablo VII).
Borç veren kuruluşlar açısından en önemli parametre, ülkenin ve santral sahibinin kredibilitesi olacaktır. Bu, kısmen geçmişteki borç geri ödeme performansına bağlı olmakla birlikte, elektrik tarifelerinin ne ölçüde gerçekçi olduğuna da bağlı olacaktır. Dünya Bankası ve diğer kreditörler, gerçek üretim maliyetlerini yansıtmayan, sübvansiyonlu tarifeler konusuna hayli eleştirel yaklaşmaktadırlar.
Tablo VII. Finansman Faktörleri |
|
En zor, fakat çoğu kere olduğundan önemsiz sanılan, sorunlardan biri yerel finansman düzenlemesidir. Bu konu dış finansman kaynaklar tarafından karşılanmamaktadır ve hiç olmazsa projedeki yerli katkı maliyetleri bu kapsamda karşılanmalıdır. Yerel finansman kaynakları hükümet bütçesi veya mal sahibinin, öz sermayeden veya kazançlardan yatırım için ayrılan, fonları olabilir. Hükümet fonlarında yetersizlikler söz konusu ise ve yerel sermaye piyasasında kısıtlamalar varsa güçlükler ortaya çıkabilmektedir. Bu tür sorunların mevcudiyetinin, nükleer enerji programına ilişkin politika kararları alınmadan önce, açıklıkla fark edilmesi şarttır.
Dolayısıyla, ağırlığı kaldırılabilecek şekilde finansman temini olanaklarının sorgulanması, nükleer enerji seçeneğinin planlama sürecine dahil edildiği ilk andan itibaren dikkatle izlenmesi gereken, yüksek öncelikli araştırma konulardan biridir. Bu husus, finansal, ekonomik ve yasal sorunlar konusunda uzman bir grubun istihdamını gerektirecektir.
5.9. Uluslararası Antlaşmalar ve Anlaşmalar
Daha önce belirtildiği üzere, nükleer santral ekipmanı, yakıt ve yakıt çevrim hizmetleri temini ve destek teknolojisi konularında uluslararası piyasayı kullanabilmek için birtakım uluslararası anlaşmalara ihtiyaç duyulacaktır. Nükleer malzemelerin ve ekipmanın temini, yalnızca barışçıl amaçlarla kullanılmalarını güvence altına almak bakımından, uzun zamandan beri UAEA’nın güvenlik denetimine (safeguards) tabi bulunmaktadır. Tedarikçi ülkelerin çoğu, ilaveten, tedarikler için sınırlayıcı bir şart olarak, Nükleer Silahların (Yayılmasının) Önlenmesi (NPT) antlaşmasına veya yayılmaya karşı garantiler içeren benzer bir kapsamlı antlaşmaya bağlı kalmak konusunda mutabakata varmışlardır. Alıcı ülkenin ayrıca, UAEA ile ülke içindeki tüm güncel ve geleceğe yönelik nükleer faaliyetlerini kapsayan, bir güvenlik denetimi anlaşmasına varması gerekli olacaktır. Ek olarak, tedarikçi ülkeler malzemeleri ve sağlanan teknolojiyi kapsayan bir çerçeve ikili anlaşma üzerinde normal olarak ısrarcı olacaklardır. Ülkeye fayda sağlayabilecek veya kredibilitesini artırabilecek ve dikkate alınması gereken (Tablo VIII) birtakım ilave antlaşmalar da bulunmaktadır. Ana antlaşmaların bazıları, özellikle NPT, ülke tarafından muhtemelen hali hazırda kabul edilmiş olabilir; ancak, tamamlayıcı ve ikili anlaşmaların, müstakbel santral sahibinin ve nükleer konuda uzman diğer organizasyonların desteğiyle, çoğunlukla dış işleri bakanlığı nezaretinde yürütülen müzakereleri kayda değer çaba gerektirmektedir.
Tablo VII. Uluslararası Anlaşmalar ve Antlaşmalar |
|
5.10. Nükleer Yakıt Çevrimi
Nükleer yakıt çevrimi [1,2,25], iki bölüme ayrılabilecek, birtakım farklı endüstriyel faaliyetlerden oluşmaktadır; ilk bölüm olan “ön uç”, yakıtın nükleer santralde ışınlanmasından önceki adımlardan oluşmakta iken, ikinci bölüm olan “arka uç” kullanılmış yakıta ilişkin faaliyetleri içerir.
Bir ülkenin ilk nükleer santralini edinmesi, ilgili silah-edinmeme (non-proliferation) ve uluslararası işbirliği taahhütleri yanında, dış tedarikçilere önemli ölçüde bağımlı hale gelmesine yol açabilir. Nükleer santrale başlangıçta genellikle bir ila dört yıllık işletme için yakıt yüklenirse de, santrale 40 yıl veya daha fazla olan ömrü boyunca yakıt sağlanması gerekmektedir.
Yakıt çevriminin arka ucunda, kullanılmış yakıt yönetimi açısından üç politika seçeneği mevcuttur:
Kullanılmış yakıtın yeniden işlenmesi ve plütonyumun reaktörlerde yeniden çevrime sokulması (örneğin, Hafif-Su Reaktörlerinde çevrime sokulacak MOX yakıtın imal edilmesi)
30–50 yıl boyunca depolamayı takiben yüksek (radyoaktivite) düzeyli atık (HLW) olarak tasfiye (tek-geçişli çevrim)
Kullanılmış yakıtın yeniden işlenmesine veya tasfiye edilmesine ilişkin kararın askıya alınması
Tam nükleer yakıt çevrimi faaliyetlerini kapsayacak bir ulusal sanayinin geliştirilmesi pahalıdır ve ancak nükleer enerji programının büyüklüğü bu tür bir yatırımın ekonomik geçerliliğini kanıtladığı taktirde dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda, bir bölgedeki birkaç ülkenin nükleer enerji seçeneğini daha geçerli ve daha rekabetçi kılmak üzere bölgesel işbirliği anlaşmaları tesis etmeleri mümkündür.
5.11. Radyoaktif Atık Yönetimi
Radyoaktif atıklar nükleer enerji ile bağlantılı çevresel kaygıların odak noktası haline gelmiştir [1]. Nükleer santrallerden kaynaklanan atıkların ana özelliği, kolaylıkla yönetilebilir ve tasfiye edilebilir olmalarını mümkün kılan küçük miktarlarda ortaya çıkmalarıdır. Radyoaktif atıklar aşağıdaki üç kategoriye ayrılırlar:
Nükleer santrallerden çıkan, yalnızca sınırlı bir zaman aralığı boyunca izole tutulmaları zorunlu olan ve genellikle özel muamele gerektirmeyen, düşük seviyeli atıklar,
Çoğunlukla nükleer santrallerin işletme atıklarından oluşan (iyon değiştirici reçineleri gibi) işgücünü korumak için zırhlanma gerektiren, orta düzeyli atıklar
Kullanılmış yakıtta bulunan bölünme (fisyon) ürünleri ve plütonyumdan oluşan ve çevreden çok uzun zaman, muhtemelen yüz binlerce yıl süreyle, güvenli bir şekilde izole tutulması zaruri olan yüksek radyoaktivite düzeyli atıklar. Yüksek düzeyli atıklar ayrıca ilk 30–50 yıl için önemli olabilecek ısı üretirler. Bu atığın üretilen birim enerji başına atık miktarı çok düşük olup, bir Hafif-Su Reaktörlerinde yaklaşık olarak 0,5 cm3 / MWsaat mertebesindedir.
Halkın ve çalışanların iyonize edici radyasyona maruz kalmalarını sınırlamak ve çevreyi, ulusal yönetmeliklere ve uluslararası mutabakat sağlanan standartlara uygun olarak, radyoaktivite salınımlarından korumak “güvenli atık yönetiminin” amaçlarıdır.
Nükleer santrallerin işletme kökenli radyoaktif atıkları, hem düşük hem de orta düzeydekiler, tasfiyeden önce çoğunlukla (hacmini azaltmak üzere) fiziksel muameleye tabi tutulur ve/veya mekanik olarak kararlı ve çözünmez bir forma dönüştürüp paketleyerek sabitleştirmek üzere işlemden geçirilir. Bu tür atıklar için birkaç etkin, emniyetli ve uygulanabilir muamele ve işlem seçenekleri mevcut bulunmaktadır. Bu atıkların yönetimi geçtiğimiz kırk yıl zarfında geliştirilmiş ve geçerlilik kazanmıştır. Tasfiye için de, beton kaplı sığ çukurlara gömme veya yeryüzündeki yapılarda tasfiye gibi sığ yeraltı/yerüstü veya derin yeraltı tasfiye yöntemleri içeren, kendini kanıtlamış teknoloji mevcuttur. Ülkeler tasfiye için sığ ve derin yeraltı tesislerinin kombinasyonuna başvurmaktadırlar.
Yüksek düzeyli atıklar kullanılmış yakıttan kaynaklanmaktadır. Kullanılmış yakıtın yönetimi için iki genel yaklaşım söz konusudur:
Kullanılmış yakıtın plütonyum ve uranyum içeriğini geri kazanmak üzere işleme tabi tutulduğu, aynı zamanda, bölünme (fisyon) ürünleri ve aktinitlerden oluşan ve yüksek düzeyli atık olarak bilinen bir artık meydana getirdiği, yeniden işleme
İşlemden geçmiş kullanılmış yakıtın kendisinin, bir depolama döneminden sonra, atık olarak tasfiye edildiği, doğrudan tasfiye.
Yukarıdaki iki seçenek arasından seçim yapma stratejisi, ekonomik ve politik değerlendirmeler ile enerji politikası kabullerine dayanır. Benimsenen strateji ne olursa olsun, kullanılmış yakıt veya yüksek düzeyli atık uygun şekilde işlemden geçirilmeli, bir tasfiye sahasına taşınmalı ve orada tasfiye edilmelidir. Yüksek düzeyli atıkları sabitleştirmeye yönelik yöntemler de mevcuttur. Yüksek düzeyli atıkların kalıcı ve nihai tasfiyesine ilişkin olarak, radyoaktif atıkların çevreden sürekli bir biçimde soyutlanması için en uygun yöntemin derin jeolojik oluşumlara tasfiye olduğu konusunda dünya ölçeğindeki bilimsel organizasyonlar arasında geniş bir mutabakat söz konusudur. Bu alanda birçok araştırma çalışması yürütülmektedir. Sürekli tasfiyeye yönelik yer altı depoları için jeolojik açıdan uygun birçok saha bulunmaktadır. Bununla birlikte, kamuoyu direnci sorununun çözülmesi şarttır. Derin jeolojik tasfiyenin güvenliği çok katlı engeller kullanılarak sağlanır. Yer altı depoları, genellikle, granit veya diğer kristal haldeki kayalar, yatak veya kubbe formundaki tuz oluşumları, killi tortullar (örneğin, kil veya killi şist) veya volkanik tortullar (örneğin, bazalt veya kaynaşma dolguları) gibi ortamlar içinde, birkaç yüz metreden bin metreye kadar değişen derinliklerde inşa edilecek şekilde planlanmaktadır. Birkaç ülke kullanılmış yakıtlarını ve yüksek düzeyli atıklarını tasfiye edecekleri derin jeolojik depoları önümüzdeki yirmi ila otuz yıl içersinde işletmeyi planlamaktadırlar. Halihazırda yüksek düzeyli atıklar için işletmede olan hiçbir nihai yer altı tesisi bulunmamakla birlikte, kullanılabilecek teknoloji üzerinde oldukça mesafe alınmıştır. Sorun, yakıtın ara depolanmasını içeren arka uç yakıt çevrimine, cazip görüldüğü taktirde yeniden işleme ve MOX yakıt imalatına ve yüksek düzeyli atıkların tasfiyesi konularında uluslararası işbirliği ortaklıkları aracılığıyla daha kolayca çözülebilse de, şu anki genel uygulamada, her ülkenin kendi radyoaktif atıklarının çaresine bakması yoluna gidilmektedir.
5.12. Nükleer Tesislerin Sökülmesi
Faydalı ömrünün sonunda, nükleer santralin sökülmesi gerekmektedir [1]. Faydalı ömür olarak daha ziyade 30 yıl telaffuz edilirse de, nükleer santraller çoğunlukla 40 yıllık işletme için tasarımlanır. Santralın ömrü; eskime sürecinin kontrolünü, santral bileşenlerinin ve sistemlerinin bakımını, onarımını ve yenileme ve/veya değiştirilmesini içeren uygun yönetim programları kullanılarak, 40 yılın ötesine uzatılabilir.
Bir nükleer santralin sökülme sürecinde başlıca iki seçenek mevcuttur:
Santral, işletmenin sona ermesinden hemen sonra sökülür ve saha geri verilir veya yeniden kullanım için uyarlanır,
Yakıt bir depolama tesisine boşaltılır, radyoaktif olmayan parçalar sökülürken radyoaktif parçalar, sökülmeden önce, 30–50 yıl süreyle muhafaza altında tutulur.
İlk seçenek, potansiyel değer taşıyan sahaları, başta yeni enerji santralı üniteleri olmak üzere, başka amaçlara yönelik olarak olabildiğince erken kullanıma açmak avantajına sahiptir. Ayrıca, kalan reaktörün halk sağlığı ve güvenliği için bir tehdit oluşturup oluşturmadığı konusunda süre giden kamuoyu kaygılarını da ortadan kaldıracaktır.
İkinci seçenek, radyoaktivite 30–50 yıllık muhafaza döneminde önemli ölçüde azalmış olacağından, sökümde çalışanların maruz kalacağı toplam radyasyon dozunu azaltma avantajına sahiptir. Bu yöntemde ayrıca, sağlanacak tasarruf kısmen veya tamamen -muhafaza dönemindeki- bakım ve gözetim maliyeti tarafından dengelenecek olsa da, sökme maliyeti de azalacaktır. Bugün radyoaktif reaktörleri sökme teknolojisi mevcuttur. Maliyetleri ve çalışanların ışınlanmasını daha da azaltmaya imkan verecek yeni teknoloji de öngörülmektedir.
Her iki durumda da, sökme işleminden sonra ortaya çıkan bazı radyoaktif malzemelerin atık olarak yönetilmesi şarttır. Her iki seçenekte de yakıt erken bir aşamada boşaltılır ve yakıt çevriminin arka ucu için benimsenen seçeneğe uygun olarak yönetilir. Birincil devre, oldukça hızlı bir şekilde bozunuma uğrayan ve en azından birkaç yıldan veya radyoaktif kirliliğin arındırılmasından sonra, düşük seviyeli veya orta seviyeli atık olarak muamele edilebilecek radyoaktif bileşenlere sahiptir. Bu bileşenlerin bazıları büyüktür fakat taşınması kolaydır, aksi takdirde daha küçük parçalar halinde kesilebilirler. Santralın yalnızca küçük bir bölümü radyoaktiftir. Santralın büyük bir kısmı hiçbir zaman radyoaktif hale gelmediğinden, hızlı sökümü ve ekipmanın olası yeniden kullanımı anlamında hiçbir özel sorun söz konusu değildir. Nükleer santrallerin, bahse konu atıkların tasfiyesini de içerecek şekilde, sökülme maliyetleri düşüktür ve genellikle toplam elektrik üretim maliyetinin %2’sini aşmamaktadır. Bazı ülkeler, fiyatlandırma yapılarına (tarifelerine) tahmini söküm maliyetlerini karşılamaya yönelik bir ücreti eklemektedirler.
5.13. Kamuoyu Desteği
Kamuoyu desteği [1] nükleer enerji için çok önemli bir konudur. Bölüm 3.3.2’de belirtildiği üzere, ekonomik geçerliliği, enerji bağımsızlığına katkısı, ulusal düzeydeki ekonomik kalkınma planlarına ne ölçüde uygun olduğu ve yerel düzeydeki ekonomi, kalkınma ve istihdama etkisi gibi parametreler cinsinden değerlendirme yapılarak, nükleer enerji seçeneğinin doğru bir tercih olduğuna B aşamasında karar verilmelidir. Bununla beraber, tutumlar ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir. Bazı ülkelerde nükleer enerji genel kabul görmektedir. Sanayileşmiş veya kalkınmakta olan başka bazılarında, kamuoyu düşüncesi nükleer enerjinin aleyhine dönmüştür ve çoğunlukla bunun nükleer enerjinin gelişiminin önündeki önemli engel olduğu ileri sürülmektedir. Nükleer enerji seçeneğine karşı ileri sürülen argümanlar üç konuya odaklanmaktadır:
Sonuçları Çernobil kazasınınki gibi olabilecek ciddi bir reaktör kazasının tekrarlanma riski
Atıkların çözümsüz bir sorun oluşturduğu iddiası
Sivil amaçlı nükleer enerji ile nükleer silahlar arasında yakın ilişki olduğu iddiası.
Bu konulardaki endişe ve korkuları yatıştırmaya hizmet edecek bir dolu gerçeklere dayanan bilgi mevcuttur. Deneyimler, kamuoyu düşüncesini etkilemenin yegane yolunun, doğru ve tarafsız bilgiye dayalı olarak özenle tasarımlanan uzun vadeli bir bilgilendirme programından geçtiğini göstermektedir. Bu tür bir program esaslı bir çaba gerektirir, ancak önemi asla olduğundan az değerlendirilmemelidir. Bilgilendirme stratejisi, amaçları, aktarılacak mesajları, hedef kitleyi, iletişim yöntemini ve kaynak olarak kullanılacak değerleri tanımlamalıdır. Bu strateji ayrıca, okullarda, üniversitelerde, bilgilendirme merkezlerinde, kanun koyucu ve politikacılara yönelik ayrı bir programda, güçlü bir medya programında, nükleer enerjiyi de içerecek şekilde, enerji ve elektrik hakkında bir öğretiyi kapsamalıdır. Bilgilendirme programı, bir nükleer enerji programından sağlanacak faydaları ve taşıdığı riskleri dengeli bir şekilde ele alarak, faydaların risklere galebe çaldığını ve algılanan risklerin yol açacağı sonuçları hafifletmeye yönelik olarak tatminkar önlemler alınmış olduğunu göstermelidir. Halkın karar alma sürecine katılımı da güven oluşturmakta kullanılabilecek bir diğer araçtır.
5.14. Diğer Ulusal Politikalar
Ulusal hükümetler,
(hedefleri ve öncelikleri içerecek şekilde) ulusal kalkınma,
(arz dahil) enerji geliştirme, çevre ve uluslararası ilişkiler
gibi sektörlerde muhtemelen politikalar ortaya koyacaklardır.
Bu politikalar, enerji güvenliği, yerli kaynakların
geliştirilmesi, enerji ve elektrik arzının ekonomik
optimizasyonu, çevresel değerlendirmeler, enerji/elektrik
piyasasının serbestleştirilmesi alanlarında olabilir. Dış
politika ve dış ilişkiler hususlarının haricinde bölgesel
sorunlar ilgili hususlar arasındadır. Bu politikaların doğası
itibariyle uzun vadeli olması ve uzgörü ile belirlendikleri
taktirde ülkedeki politik değişiklikler ile değişmemeleri
gerekir. Bazı ülkelerde, enerji politikasının ulusal politika
yerine parti politikası haline gelmesi uzun vadeli enerji
planları oluşturmayı zorlaştırmaktadır. Bu koşullar altında,
özellikle bir nükleer enerji programının sürdürülmesi hemen
hemen imkansız hale gelmektedir. Bu yüzden, programın başarısı
için ulusal uzgörü şarttır. Enerji ile ilgili ulusal
politikaların nasıl olduğu, ülkenin gelişme planları ve
uluslar arası ilişkilerinin nükleer enerji santrali geliştirme
ve işletme hususlarını nasıl etkileyeceği bilinmeden, nükleer
enerji politikalar belirlenemez.
6.
ÖZET
Elektrik talebi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, elektrik
enerjisi talebi ile kalkınma süreci arasındaki ilişki
nedeniyle hızlı bir artış eğilimi göstermektedir. Halkın yaşam
kalitesi kişi başına elektrik tüketimi ile ilişkilidir.
Dolayısıyla, teknik yapılabilirlik, ekonomik geçerlilik ve
çevresel sürdürülebilirlik niteliklerine sahip her türden
enerji kaynağı elektrik üretiminde değerlendirilmelidir.
Herhangi bir elektrik tevsi planlama süreci, hangi birincil
enerji kaynakları göz önüne alınırsa alınsın, üç ana prensip
üzerine inşa edilmelidir: ekonomi, enerji güvenliği ve çevreye
olan etki [33]. Nükleer enerji bu bağlamda gelecekte global
bir role sahip olacaktır.
Nükleer enerji karmaşık ve zahmetli bir teknoloji olduğundan, bir nükleer enerji programına karar vermeye götüren planlama süreci de karmaşık ve zahmetlidir; bu yüzden, sistematik ve entegre bir yaklaşım yarar sağlayacaktır. Bu hususun geçmişte her zaman doğru algılanamamış olması, çeşitli ülkelerde nükleer enerji programların yavaş ilerlemesinin nedenlerinden biri olabilir. Daha başka ve daha zorlayıcı nedenlerin varlığından da bahsedilebilirse de, uygun şekilde yaklaşım yapılmadığı ve hayata geçirilmediği taktirde, planlama sürecinin bizatihi kendisinin bir kısıt oluşturduğu ileri sürülebilir.
Projenin fikren ortaya çıkışından projeyi gerçekleştirmeye yönelik kesin karara ve saha fizibilite çalışmasına kadar dört aşama söz konusudur:
A-Aşaması: Planlamaya yönelik temel sistem analizi uzmanlığının oluşturulması,
B-Aşaması: Nükleer enerji seçeneğinin irdelenmesi,
C-Aşaması: Nükleer enerji seçeneğinin geliştirilmesi,
D-Aşaması: Nükleer enerji seçeneğinin kurulması,
Ülkedeki farklı kurumların yürütmesi gereken çeşitli faaliyetler söz konusudur. Her aşamadaki kararların özel önemi olduğundan, ilgili tüm faktörlerin dikkatle göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Planlama analizi yapabilecek bir organizasyonun kurulmasını takiben ve enerji politikası çerçevesini dikkate alarak, uzun vadeli bir ekonomik elektrik tevsi planı hazırlanır. Bu şekilde, nükleer enerji seçeneğinin planlama çerçevesine dahil edilmesi sonucuna ulaşılacaktır. Daha sonra, nükleer seçenek, optimum elektrik sistem tevsi değerlendirmelerine, altyapı gereklerine (şartlarına) ve olası yardım kaynaklarına göre irdelenir. Bu adım, olası sahaların belirlenmesine yönelik bir karar alınmasına öncülük eder. Nükleer enerji seçeneği ile ilgili çeşitli politikalar bilahare geliştirilir. Bir sonraki aşama; yasal ve kurumsal bir çerçeve oluşturmak, gerekli organizasyonları kurmak, uluslararası anlaşmaları müzakere etmek ve nihayet bir fizibilite çalışması başlatmak suretiyle, nükleer seçeneğin kurulmasıdır.
Entegre yaklaşımı gerçekleştirmenin bir yolu, ulusal bir yürütme komitesinin, bir koordinasyon ofisinin yardımıyla, söz konusu faaliyetleri yönetmesidir. Böylece, ülkedeki çeşitli kurumlar arasında zaman zaman ortaya çıkabilecek sorunların çözümüne de katkı sağlanmış olacaktır. Buna paralel olarak, nükleer enerji seçeneğine ilişkin karar alındıktan ve proje fizibilite çalışması başlatıldıktan sonra, proje yönetim ekibinin çekirdek kadrosu işlevleri oluşturup üstlenecektir.
Nükleer enerji programı planlamasının kilit konuları aşağıdakilerdir:
Güçlü bir hükümet/ulusal taahhüdünün sağlanması,
Yasal ve düzenleyici çerçeveye ilişkin mevzuatın yürürlüğe konması,
İlk nükleer santral kurulmasına yönelik düzenleyici bazın kurulması,
İnsan gücü yetiştirilmesi için adımların ulusal/örgütsel düzeyde erken atılması,
Yerli katkının optimum düzeyinin kararlaştırılması,
İlgili enerji planlama modellerini kullanarak, nükleer santrallerin çevresel avantajlarının belirlenmesi,
Finansman, dış yardım, nükleer yakıt çevrimi, radyoaktif atık yönetimi, sökme ve kamuoyu desteği konularında stratejiler oluşturulması,
Kuruluşlar, bir nükleer enerji programının planlanması, organizasyonel yapılarının ve işe yaklaşımda bulunmayı sağlayacak tüzüklerinin oluşturulması için elde mevcut yordamlar arasından dikkatle seçim yapmalıdırlar. Yurtdışındaki birkaç kaynaktan yardıma ihtiyaç olacağından, bunların uygun bir kombinasyonu oluşturulmalıdır. Söz konusu yardım/tavsiyenin ülkeye mal edilmesini sağlamak üzere iç uzmanlığa da bu kapsamda yer verilmelidir.
Entegre planlama
yaklaşımı, her ülkenin kendine özgü koşulları yüzünden ülkeden
ülkeye farklılık gösterir. Bu yüzden, anılan yaklaşım özgün
bir reçeteye bağlanamaz. Bununla beraber, bu yayın, nükleer
enerjiye girişi düşünsel aşamadan bir fizibilite çalışması
yapma kararına kadar kapsayan entegre bir planlama sürecinin
ana hatları hakkında bilgi sağlamaktadır. Bu bilgi
kullanılarak, entegre planlama süreci sonunda ülkenin
şartlarına en uygun çözüme ulaşılmalıdır.
EK 1.
BİLGİ GEREKLERİ,
PROGRAM PLANLAMANIN BAŞLATILMASINA
YÖNELİK KONTROL
LİSTESİ
A. ENERJİ VE EKONOMİ GÖSTERGELERİ
(Kaynaklar: EEDB, Dünya Bankası, WEC ülke profilleri)
Türlerine göre birincil enerji kaynakları. Her kaynağı değerlendirmede kullanılan kriterler.
Yakıt türü bazında birincil enerji tüketimi. Ticari olmayan yakıtların rolü.
Türlerine göre birincil enerji ithalat ve ihracatı.
Sektör (sanayi, ulaşım, konut, ticaret, enerji dışı kullanım, diğer) ve yakıt türü bazında birincil enerji kaynak tüketimi.
Elektrik üretimi için yakıt türü bazında enerji kullanımı.
Kökenine ( katı yakıtlar, petrol, gaz, hidrolik, diğerleri) göre toplam elektrik üretimi.
Elektrik ithalat ve ihracatı.
Kişi ve US$ cinsinden gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) başına birincil enerji ve elektrik tüketimi.
Enerji sektörünün CO2 emisyonları.
Nüfus, büyüme hızı, nüfus yoğunluğu, ana kentleşme alanları.
Geçmiş 10-15 yıldaki gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) eğilimi. Sektör (tarım, sanayi, imalat, hizmetler) bazında GSYH.
Ana sektörler itibariyle merkezi hükümet gelir ve harcamaları.
Toplam dış borç. GSYH’nın %’si cinsinden borç geri ödemesi.
Dış ticaret dengesi. Temel ihracat ve ithalat değerleri.
Ana gelir kaynakları.
B. ELEKTRİK ÜRETİMİ VE İLETİM SİSTEMLERİ
(Kaynaklar: Ülke ve UAEA çalışmaları, Dünya Bankası ve UNDP raporları)
Kaynağa (kömür, petrol, gaz, hidrolik, diğerleri) göre toplam elektrik üretme kapasitesi.
Elektrik üretim tesislerinin isim, yer, yakıt ve kapasite bilgileri. Özellikle işletmedeki veya inşa halindeki yeni büyük tesislerin kaynak, finansman ve yerli katkı oranı bilgileri.
Başlıca üretim tesisleri, ara bağlantıları, gerilim düzeyleri, iletim kapasitelerini içeren iletim ağı (şebekesi) diyagramı.
Üretim kapasitesi ve iletim şebekesi tevsiine yönelik kesin planlar.
C. ENERJİ VE ELEKTRİK
PROJEKSİYONLARI
(Kaynaklar: Ülke ve UAEA çalışmaları, Dünya Bankası raporları, WEC ulusal enerji verileri)
Aşağıdaki hususlar hakkındaki bilgileri içerecek şekilde, en son enerji ve elektrik talep ve arz projeksiyonları
Baz olarak kullanılan senaryolar ve varsayımlar
Sonuçlar
Enerji sisteminin talebi karşılamaya yönelik olarak öngörülen evrimi
Elektrik-Harici
Elektrik.
D. KULLANIMDAKİ PLANLAMA
YÖNTEMLERİ İÇİN ELEKTRİK SİSTEM ANALİZİ
(Kaynak: Ülke ve UAEA çalışmaları ve Dünya Bankası raporları)
Enerji planlamasında kullanılan temel yaklaşım (örneğin talep, yatırım veya arz olanakları, sosyal kalkınma hedefleri parametrelerinden hangisinin sürükleyici/belirleyici/başat seçildiği)
Ekonomik analiz ve öngörülerde kullanılan yöntemler.
Enerji ve elektrik talep analizlerinde ve tahminlerinde kullanılan yöntemler.
Elektrik sistemi tevsi çalışmalarında kullanılan model ve metodolojiler.
Çevresel değerlendirmelerin planlamada oynadığı rol nedir? Bunlar birlikte nasıl ele alınmışlardır?
En son ekonomik projeksiyonlar ile enerji ve elektrik tevsi çalışmaları hangi organizasyon(lar) tarafından gerçekleştirilmiştir?
Çalışmalar hangi sıklıkla güncellenmektedir?
Enerji ve elektrik tevsi çalışmaları ile ulusal kalkınma planları arasındaki etkileşim ilişkisi.
E. ENERJİ VE ELEKTRİK ARZ
POLİTİKALARI
(Kaynaklar: Ülke raporları, UAEA, Dünya Bankası, UNDP raporları)
Ulusal kalkınma politikaları ve planı.
Ulusal kalkınma planını uygulama mekanizmaları.
Enerji ve elektrik sektörleri için ulusal politikalar. Başlıca kısıtların algılanması. Öncelikler.
Elektrik tarifesi politikaları.
Çevre koruma politikaları ve bunların enerji sektörü üzerindeki etkisi.
F. NÜKLEER ENERJİ
PLANLAMASI VE FİZİBİLİTE ÇALIŞMALARI
(Kaynaklar: Ülke raporları, UAEA, Dünya Bankası, UNDP raporları)
Nükleer seçenek elektrik sistemi tevsi çalışmalarına dahil edilmiş midir? Sonuçlar?
Nükleer enerji kullanımına ilişkin olarak politik bir düzeyde (kamu elektrik şirketi veya atom enerjisi komisyonunun icra organı, bakanlık, hükümet) herhangi bir karar alınmış mıdır?
Nükleer enerji planlamasını gerçekleştiren organizasyon. Diğerleri ile olan ilişkisi.
Ünite büyüklüğü ve tür öngörüleri. Şebekeye bağlanma zamanlaması.
Öngörülen sahalar. Saha değerlendirme.
Altyapı değerlendirmeleri ve yerli katkı konusundaki kabuller.
Ulusal altyapı geliştirme politika ve planları.
Nükleer enerji projesi fizibilite çalışması ne zaman ve kim tarafından gerçekleştirilmiştir? Sonuçlar? Müteakip politika uygulamaları ve kararlar.
G. RADYASYONDAN KORUNMA,
NÜKLEER GÜVENLİK VE SANTRAL/MALZEME MÜLKİYETİ, ULUSLARARASI
ANTLAŞMALAR YASALARI
Radyasyondan korunma yasa ve yönetmelikleri. Düzenleyici/denetleyici kurum.
Nükleer tesislerin güvenliğine yönelik yasa ve yönetmelikler. Düzenleyici/denetleyici kurum.
Ulusal radyasyondan korunma ve nükleer güvenlik yönetmeliklerinin UAEA kod ve kılavuzlarına uygunluğu.
Nükleer tesislerin ve malzemelerin mülkiyetine ilişkin yasa ve yönetmelikler. Gerekli olduğu düşünülüyor mu?
Nükleer üçüncü taraf sorumluluğu ile ilgili yasa veya politika.
NPT, Tlatelolco veya Rarotonga’ya taraf oluş? UAEA ile güvenlik denetimi anlaşması?
İkili nükleer arz (temin) anlaşmaları.
Erken uyarı ve yardım konularında sözleşmeler.
Fiziksel korunma sözleşmesi.
Nükleer güvenlik sözleşmesi.
Atık güvenliği ve kullanılmış yakıt yönetimi sözleşmesi.
H. TARAF ORGANİZASYONLAR VE
BAKANLIKLAR
Aşağıdakilerden her biri için sorumluluğun hangi birimde olduğu, gerçekleştirilen faaliyetler ve yetkinlik:
Enerji ve elektrik talep tahminleri.
Enerji ve elektrik sistem tevsi planlaması.
Nükleer enerji planlaması. Hangi organizasyon santralın sahibi/işletmecisi. olacaktır? Organizasyonlar arası etkileşim ilişkileri.
Güvenlik ve radyasyondan korunma düzenlemeleri.
Nükleer AR-GE.
Çevre koruma. Enerji kullanımı ile etkileşim ilişkisi.
Sanayi standartları ve Kalite Yönetimi/Kalite Temini geliştirme.
Standardizasyon, akreditasyon ve belgelendirme sistemi.
İ. ENERJİ PROJELERİ İÇİN
KARAR OLUŞTURMA
Geçmişte ve şimdi, yeni enerji projelerine, hangi gerekçelere dayanarak, hangi organizasyonlar karar vermişti ve vermektedir? Bu kararlar onay mekanizmalarına tabi midir? Kim tarafından?
Finansmana nasıl karar verilmektedir?
Ulusal kalkınma planı ile kesişim ve öncelikler.
Santral ithal politikaları. Sınırlamalar ve kısıtlar.
Yerli katkıya ilişkin kararlar nasıl alınmaktadır?
Bir nükleer santral projesine ilişkin kararlar nasıl farklı olabilir?
J. EN SON ENERJİ
PROJELERİNİN FİNANSMANI
(Kaynaklar: Dünya Bankası raporları, bölgesel kalkınma bankaları, UAEA raporları)
En yeni (son 5 yıldaki) başlıca enerji santralı projelerinde kullanılan finansman mekanizmaları.
Uluslararası finansman mekanizmaları.
Yerel finansman mekanizmaları.
K. KAMUOYU DESTEĞİ, ENERJİ VE NÜKLEER GÜÇ
Enerji ve elektrik sektör kararlarını etkileyen kamuoyu kanaati değişimleri.
Enerji hakkında kamuoyu bilgilendirme programı.
Nükleer enerji (güç) hakkında kamuoyu bilgilendirme programı.
EK 2. ENERJİ, ELEKTRİK VE NÜKLEER ENERJİ PLANLAMASINA VE ENERJİ KAYNAKLARININ MUKAYESELİ DEĞERLENDİRMESİNE YÖNELİK UAEA METODOLOJİLERİ VE ARAÇLARININ ÖZETİ
Bu ek, UAEA’nın, elektrik ve nükleer enerji planlaması ve enerji kaynak değerlendirmesi ile ilgili olarak, kendi başına veya başka organizasyonların yardımıyla geliştirdiği ve Üye Devletlere dağıtımını yaptığı çeşitli bilgisayar araçlarının (programlarının) özet bir betimlemesini içermektedir.
Viyana Otomatik Sistem Planlama Paketi (WASP): WASP modeli, enerji üretimi tevsi planlama çalışmalarını gerçekleştirmeye yönelik bir bilgisayar programıdır. Model, bir ülke veya bir bölgenin elektrik ihtiyacının sağlanması için, diğer üretim artırma alternatifleri ile mukayeseli olarak nükleer enerjinin ekonomik rekabet gücünü analiz etme olanağı vermektedir. Bu model, otuz yıla kadar olabilen bir dönem boyunca ve planlayıcının verdiği sınırlamalar çerçevesinde, seçilen enerji üretme sistemi için optimal tevsi planını sağlamaktadır. Optimum, minimuma indirgenen toplam maliyet cinsinden değerlendirilir.
Enerji Talep Analizi Modeli (MAED): Bu model, bir ülkedeki toplam nihai enerji ihtiyacı ile tutarlı olacak elektrik talebinin tayin edilmesine olanak sağlamak üzere 1981’de geliştirilmiştir. Dolayısıyla WASP çalışmasında dikkate alınacak elektrik ihtiyacının daha sağlıklı bir şekilde öngörülmesi amaçlanmıştır. MAED, WASP ile birlikte, UAEA’nın Teknik İşbirliği Programı çerçevesinde, Üye Devletlerin enerji, elektrik ve nükleer enerji planlama çalışmalarının yürütülmesi sırasında UAEA tarafından yaygın biçimde kullanılmıştır.
Enerji ve Güç Değerlendirme Programı (ENPEP): ENPEP, entegre enerji/elektrik sistem planlamasına ve çevresel yüklerin niceliksel tayinine yönelik, PC bazlı analitik araçlar (programlar) setidir. ENPEP paketi, Enerji ve Nükleer Güç Planlama Çalışmalarının yürütülmesinde ve Sera Gazı (GHG) azaltma değerlendirmesi için uygulanmaktadır. ENPEP’in BALANCE modülü kaynakların çıkartılmadan, bu kaynakların işlemesi ve dönüştürülmesine kadar olan tüm enerji sistemi boyunca enerji akışını izlemekte kullanılır. Amaç yararlı enerji taleplerini karşılanması (ısıtma, ulaşım, elektrikli cihazlar gibi) ve gelecekteki arz/talep dengelerini tasarlanmasıdır. BALANCE analizinin sonuçları daha sonra, enerji sektör gelişiminin farklı senaryolarına özgü (hava kirliliği, katı atık üretimi ve su kirliliği gibi) çevresel yükleri hesaplamak üzere, IMPACTS Modülüne aktarılır.
VALORAGUA: Bu modelin orijinali Portekiz enerji üretim sisteminin planlaması için “Electricidade de Portugal” (EDP) tarafından geliştirilmiştir. UAEA, 1992’de, EDP ile işbirliği içinde, WASP metodolojisi ile bağlantılı kullanım için ilave bir modül olarak, VALORAGUA’nın bir PC versiyonunu geliştirmiştir. VALORAGUA modeli, WASP çalışmasına girdi olacak hidrolik santral karakteristiklerinin hazırlanmasında ve WASP kaynaklı tam optimizasyonlu tevsi planının suyun elektrik üretimi amaçlı kullanımının bir optimizasyonunu göz önüne alıp almadığını doğrulanmasında fayda sağlamaktadır. Model, sistemin işletme karakteristiklerini ve (rezervuarlara akış enerjisi, santrallerin zorunlu devre dışı kalmaları gibi) bazı değişkenlerin stokastik doğasını hesaba katmak suretiyle, hidrolik-termik karışımından oluşan bir güç sisteminin optimal işletme stratejisini tayin etmeyi amaçlamaktadır. VALORAGUA ve WASP’ın birlikte kullanımı, hidrolik rezervuarların yıl boyunca optimal işletimini göz önünde bulundurmak suretiyle, termik ve hidrolik kombinasyonlu güç sistemlerinin en uygun genişletilmesi hususlarının belirlenmesine olanak vermektedir.
FINPLAN: Bu model, bir güç üretim sistemi tevsi programı uygulamasının finansal sonuçlarını değerlendirmek üzere tasarımlanmıştır. Fransa, Paris’teki “Credit Lyonnais” Bankası personeli, 1990’da, UAEA ile yapılan bir sözleşme uyarınca bu modeli geliştirmiştir. Bir ülkenin en ekonomik enerji (güç) yatırım programını, örneğin WASP kullanarak, belirledikten sonra, bu yatırımların finansal sonuçlarını saptamak üzere FINPLAN kullanılabilir. İlaveten, FINPLAN geri ödemeye olanak veren elektrik satış fiyatını tayin etme olanağı verir ve yıllık kar ve zarar değişimlerini otomatik olarak hesaplar. Model kapsamında yapılan tahminlerde, fiyatın döviz kurlarına olan duyarlılığı, talep dalgalanmaları veya değişimleri ile hem iç hem de dış para birimleri cinsinden öngörülebilir enflasyon oranları göz önüne alınır. Model ayrıca, faiz oranı indirimlerini hesaba katacak şekilde gelirlerin hesaplanmasını, bildirilmiş geçmiş kayıpları, olası amortisman ve orantısal vergi oranlarını içeren, basitleştirilmiş vergilendirme elemanlarını da sisteme katabilmektedir.
BIDEVAL: Tekliflerin ekonomik değerlendirilmesine yönelik bir UAEA bilgisayar program paketi olan Bideval-3, nükleer santral tekliflerinin ekonomik değerlendirme sürecinde kullanıcısına yardım sağlayan bir bilgisayar programları setidir. Program, aynı düzeye indirgenen elektrik üretim maliyetlerini elde etmek üzere, tüm kapital yatırımı, nükleer yakıt ve işletme ve bakım maliyetlerinin bugünkü değerini saptamaya yönelik olarak Bideval Elkitabında [34] tavsiye edilen yöntemi izlemektedir.
DECADES Bilgisayar Araçları (/Programları): DECADES Bilgisayar Programlarının geliştirilmesine, Elektrik Üretimi Amaçlı Farklı Enerji Kaynaklarının Mukayeseli Değerlendirilmesine Yönelik Veri tabanları ve Metodolojiler hakkındaki kurumlar arası ortak program çerçevesinde 1993’de başlanmıştır. Bu programlar, farklı elektrik üretim teknolojileri, zincirleri ve sistemlerinin [35] teknik, ekonomik ve çevresel yönleri arasındaki artı ve eski yönleri değerlendirmek üzere, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde geniş bir aralıkta yer alan kullanıcılara hizmet verebilecek, veri tabanları ve analitik yazılımdan müteşekkildir.
Elektrik üretimine yönelik enerji zincirleri hakkında kapsamlı ve güncel bilgi sağlamak üzere iki tür teknoloji veri tabanı geliştirilmiştir. Referans Teknoloji Veri Tabanı (RTDB), elektrik üretimi için fosil yakıtlar, nükleer güç ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanan enerji zincirlerini kapsayan 300 kadar tipik tesise ilişkin teknik, ekonomik ve çevresel verilerin kapsamlı ve harmonize bir setini sağlamaktadır. Ülkeye Özgü Veri Tabanları (CSDB), diğer ulusal planlama araçları ile olduğu kadar DECADES analitik yazılımı ile de durum çalışmaları gerçekleştirmek amacıyla, RTDB’dekilere benzer fakat çeşitli ülkelere veya bölgelere özgü verileri depolamaktadır. Ülkeye Özgü Veri Tabanları, Referans Teknoloji Veri Tabanında depolanmayan sahaya özgün verileri içerirler. 25 kadar ülke, toplam olarak 25000’i aşkın tesisi içeren, CSDB’ler geliştirmiştir.
DECPAC olarak
adlandırılan DECADES analitik yazılımı, güç santrali, enerji
zinciri ve elektrik sistemi düzeylerindeki maliyetlerin ve
çevresel yüklerin analiz ve mukayesesine yönelik olarak,
Referans Teknoloji Veri Tabanında depolanan bilgilere erişmek
üzere tasarımlanmıştır. Anılan yazılım, elektrik üretim
sistemi tevsi stratejilerinin birkaç on yıllık bir periyot
üzerinden optimize edilmesine yönelik olarak, kullanım
kolaylığına, artırılmış çevresel analiz yeteneklerine,
kapsamlı raporlama yeteneklerine ve kısa işlem süresine
odaklanır şekilde tasarımlanmıştır.
KISALTMALAR
BOO |
|
Yap-sahip ol-işlet |
BOT |
|
Yap-işlet-devret |
BSS |
|
Temel Güvenlik Standartları (Ref. [31]) |
DECADES |
|
Elektrik Üretimi Amaçlı Farklı Enerji Kaynaklarının Mukayeseli Değerlendirmesine Yönelik Veri Tabanları ve Metodolojiler |
DEPAC |
|
DECADES paketi |
EEDB |
|
Enerji ve Ekonomi Veri Tabanı |
ENPEP |
|
Enerji ve Güç Değerlendirme Programı |
EMS |
|
Çevre Yönetim Sistemi |
EPRI |
|
Elektrik Enerjisi Araştırma Enstitüsü |
FAO |
|
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu |
GDP |
|
Brüt Yurtiçi Hasıla |
HLW |
|
Yüksek (radyoaktivite) düzeyli atık |
ICRP |
|
Radyolojik Korunma Uluslararası Komisyonu |
ILO |
|
Uluslararası İşgücü Organizasyonu |
INPO |
|
Nükleer Güç (Enerji) Operasyonları Enstitüsü (ABD) |
LWR |
|
Hafif Sulu Reaktörler |
MAED |
|
Enerji Talep Analizi Modeli |
MOX |
|
Karışık Oksit (yakıt) |
NPT |
|
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması |
NUPAT |
|
Nükleer Güç Danışmanlık Ekibi |
OECD |
|
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Organizasyonu |
PAHO |
|
Pan Amerikan Sağlık Organizasyonu |
R&D |
|
Araştırma ve Geliştirme |
TC |
|
Teknik işbirliği |
VALORAGUA |
|
(Hidrolik) Enerji üretim sistemi planlamasına yönelik Portekiz modeli |
QA |
|
Kalite Temini |
QM |
|
Kalite Yönetimi |
UNDP |
|
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı |
WANO |
|
Dünya Nükleer İşletmeciler Birliği |
WEC |
|
Dünya Enerji Konferansı |
WHO |
|
Dünya Sağlık Organizasyonu (Teşkilatı) |
KAYNAKLAR
|
Bu
dokümanı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
UAEA-TECDOC-12459 nolu dokümanından Türkçeye Tercüme
Eden: Süleyman Sırrı ÖZTEK