NÜKLEER ENERJİ DÜNYASI

Maddeden Gelen Enerji

NÜKLEER GÜVENLİK VE GÜVENLİK KÜLTÜRÜ

1. GİRİŞ

Nükleer enerji santralları elektrik üretmek amacıyla kullanılan diğer tesislerden farklı olarak önemli miktarda radyoaktif madde barındırmaktadır. Bu radyoaktif maddelerin, santral çalışanlarına, çevre halkına, doğaya zarar vermemesi için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Santral çalışanlarını, çevre halkını, doğayı nükleer tesislerde bulunan radyoaktif maddelerden kaynaklanabilecek tehlikelere karşı korumak amacıyla tesis tasarımı, inşaatı, işletmesi ve tesisin sökülmesi aşamalarında alınan önlemler bütününe “Nükleer Güvenlik” adı verilmektedir. Bu kapsamda alınan radyolojik ve güvenlik önlemleri sayesinde, nükleer tesisin güvenli bir şekilde işletilmesi, kazaların önlenmesi, oluşabilecek kazaların santral çalışanlarına, çevre halkına ve doğaya olumsuz etkilerin şiddetinin azaltılması sağlanmaktadır.

Diğer bütün alanlarda olduğu gibi, nükleer güvenlik de belirli bir tarihsel gelişme sürecinden geçmiştir ve bu gelişme evresi halen devam etmektedir [1]. 1970’lerde teknik güvenilirlik, ekipmanların ve iş yöntemlerinin kalitesi üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Tasarım aşamasında kazaları önleyici ve kaza sonucunda ortaya çıkacak etkileri en aza indirgeyici sayısız tedbir üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Reaktörlerde meydana gelebileceği öngörülmüş hemen hemen her türlü olay hesaba katılıp, bunlara karşı tedbirlerin tasarıma eklenmesine özen gösterilmiştir. Santral operatörlerinin görevinin santralı istenilen ve tasarımda öngörülen güvenlik düzeyinde tutmaktan ibaret olduğu düşünülmüştür. İş yöntemleri, insan hatası riskini en aza indirgeyecek ve kişilerin önemini azaltacak şekilde düzenlenmeye çalışılmıştır.

ABD’nin Pennsylvania eyaletinde 28 Mart 1979 tarihinde Three Mile Island santralının ikinci ünitesinde (TMI-2) meydana gelen kazadan sonra insan performansının önemi daha iyi anlaşılmış ve bu kaza nükleer güvenlik kavramının tarihsel gelişimine yeni bir boyut kazandırmıştır. TMI-2 kazası insan hatasının bütün iş yöntemlerine rağmen olabileceğini hatırlatmış ve insan performansının arttırılması ve insan hatasının alınan örgütsel tedbirler sayesinde telafi edilmesi üzerinde yoğunlaşacak şekilde çalışmalar sürdürülmüştür. Bu kazadan sonra santral tasarımındaki bazı hatalar, eğitim konusundaki yetersizlikler, kazalara karşı uygun olmayan iş yöntemleri belirlenmiş ve bunların geliştirilmesi için çalışmalar yapılmış, santralın işletmesi sırasında edinilen tecrübelerin geri-bildirim (geriye dönük olarak değerlendirilmesi) yoluyla tasarım ve işletme aşamalarında kullanılması gerektiği ortaya konmuştur. Dolayısıyla, 1980’lerde santral işletimi sırasında insan hatalarına karşı daha fazla tedbir alınması ve bu hataların örgütsel tedbirler yardımıyla telafi edilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmiş, insan hatasını telafi edecek bir organizasyon sistemi üzerinde çalışmalar yapılmış ve nükleer güvenlik kavramının gelişimi bu yönde sürdürülmüştür.


TMI-2 Kazası’nın Sebepleri

KAZA ŞARTLARI

TASARIMA AİT SEBEPLER

İŞLETMEYE AİT SEBEPLER

PERSONELDEN KAYNAKLANAN SEBEPLER

İDARİ SEBEPLER

Gece

 

Santralı hizmete-alma aşaması

 

Zayıf kontrol odası ergonomisi

 

Hatalı göstergeler

 

Teşhis/Tespit sistemleri/

yöntemleri yok

 

Küçük kırıklara yönelik yöntemler yok

 

Kaza idare planları yok

 

Acil-durum planı yok

 

Yetersiz eğitim

Yanlış anlatım

 

Birincil su envanter kontrolü yapılmamış

 

Fiziksel olay yeterince anlaşılmamış

Güvenlik felsefesinde kusur, ihmal ve yetersizlikler

 

Tecrübe geri-bildirimi (değerlendirilmesi) eksik

 

Yetersiz bağımsız denetim

 

Ukrayna’da 26 Nisan 1986 tarihinde meydana gelen Çernobil kazası, TMI-2 kazasında olduğu gibi, nükleer güvenlik kavramının tarihsel gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Çernobil kazasında, santral tasarımcısı ve santral yöneticilerinin hatalarının operatör hatasıyla birleşerek büyük bir kazaya yol açtığı görülmüştür. Çernobil kazası, Sovyet operatörlerinin ve kuruluşlarının TMI-2 kazasından yeterince ders almadığını ortaya çıkartmıştır. Bu kazadan sonra, her ne kadar insan hatası alınan örgütsel tedbirler yardımıyla en aza indirgemeye çalışılırsa çalışılsın, hatanın, daha başlangıçta (kaynağında), uygun iş yöntemleri yardımıyla nasıl sınırlandırılacağı konusu üzerinde yeterince durulmadığı anlaşılmıştır. Çernobil kazası, santralı işleten örgütün sahip olduğu işletme kültürü, her çalışanın rolü (sorumluluğu) ve güvenlik seviyesi arasında yakın bir ilişki bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu sebeple “güvenlik kültürü” kavramı ortaya çıkmıştır. Güvenlik kültürü kavramı 1990’lı yıllarda hızla geliştirilmiştir ve bugün halen geliştirme evresi devam etmektedir.


Çernobil Kazasının Sebepleri

KAZA ŞARTLARI

TASARIMA AİT SEBEPLER

İŞLETMEYE AİT SEBEPLER

PERSONELDEN KAYNAKLANAN SEBEPLER

İDARİ SEBEPLER

Gece

 

Hafta sonu başlangıcı

 

Yük dağıtımı kesilmiş

 

En yüksek hizmete-amadeliğe prim veriliyor

Reaktör kararsız

 

Karmaşık entrümantasyon ve kontrol sistemleri

 

Reaktör binası kaza sonrası sızdırmaz kalacak şekilde tasarlanmamış

 

İşletmeye değil de testlere öncelik verilmiş

 

Detaylı kaza yöntemleri yok

 

Kaza idaresi konusunda eğitim uygulanmıyor

İş yöntemleri ihlal edilmiş

 

Kaza eğitimi eksik

 

Güvenlik Kültürü yok

Potansiyel kazalar hakkında yapılması gereken çalışmalar yetersiz

 

Bağımsız denetim yetersiz

 

Tecrübe geri-bildirimi (değerlendirilmesi) yok

 

Santral işletiminde özen, ihtimam ve kalite yok

 

2. GÜVENLİK KÜLTÜRÜ

Organizasyon ve bireylerin güvenlikle ilgili konulardaki yapı, karakterler ve tutumlarının bütünü ”güvenlik kültürü” kavramını oluşturmaktadır [2,3,4,5]. Güvenlik kültürü örgütün ve örgütü oluşturan bireylerin taşıdıkları nükleer güvenlik ile ilgili hususlara en yüksek özen, ihtimam ve önceliğin verileceğini garanti altına alacak karakter ve davranışların bir bütünü olarak tanımlanmaktadır. Güvenlik kültürü, nükleer santralın güvenliği ile ilgili sorumluluk taşıyanların kişisel ithaf ve sorumluluk duygusu şeklinde de açıklanabilmektedir. Güvenliği ön plana alan düşünce tarzı, insanların kendilerini sorguladıkları, kendilerini hiçbir zaman yeterli görmedikleri, mükemmeli arama yolunda kararlı tavır sergiledikleri, güvenlik ile ilgili hususlarda kişisel sorumlulukların belirlendiği ve örgütsel iç-denetleme öğelerinin kullanıldığı, her türlü iletişimin kesin olarak desteklendiği bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Güvenlik kültürü, insanlardaki kafa yapısını, güvenliğe verilen önemi, güvenlik için öngörülen önceliği ve güvenliğe gösterilen dikkati ifade etmektedir. Güvenlik kültürü profesyonelliğin yanında davranışlarla da yakından alakalıdır. Kişisel ve örgütsel davranış desenlerinin ve örgütsel yapının ortaya çıkardığı bir kültür şeklidir.

Nükleer güvenlik sorumluluğu taşıyan tüm kurum ve kuruluşlar, insan hatalarını önlemek ve personeline her aşamada tesis güvenliğine katkıda bulunacak davranışlar kazandırmak için bir güvenlik kültürü oluşturmak zorundadır. Bir tesisin güvenliği, tasarımından inşaat aşamasına, bilim ve mühendislik alanlarından düzenlemelerden sorumlu organizasyonlara ve hatta araştırmacılara kadar pek çok kişinin sorumluluklarını ne derece yerine getirdiklerine bağlıdır.



3. GÜVENLİK KÜLTÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ

Tanımına bakıldığında, güvenlik kültürünün;

  • davranışsal / yapısal,

  • bireysel / örgütsel

  • düşünsel / eylemsel

özelliklere sahip olduğu görülmektedir [2]. Bu özellikler birbirlerini tamamlayıcı nitelik taşımaktadır.

Güvenlik kültürü, bireylerin davranışları ile yakından ilgili olduğu için bireysellik içermektedir. Aynı zamanda nükleer güvenlik konusu ile ilgili faaliyetler iyi bir organizasyon gerektirdiği için örgütsel özellikler taşımaktadır. Bireylerin tutum ve davranışları nedeniyle güvenlik kültürünün içerdiği bireysel özellikler yanında, organizasyonların yapısal özellikleri de nükleer güvenlik değerlendirmelerinde göz önüne alınmalıdır.

İlk bakışta soyut bir kavram gibi görülen güvenlik kültürü, aslında ilk önce bireylerin zihinlerinde oluşmalıdır. Bireylerin güvenliğe öncelik ve önem vermeleri, ancak bu şekilde kültür bazında yerleştirilebilmektedir. Ancak bu soyut kavram, bireyler bu düşüncelerini eyleme geçirdiklerinde (bu düşünceleri doğrultusunda hareket ettiklerinde, faaliyetlerinde güvenlik unsuruna olması gerektiği düzeyde öncelik ve önem verdiklerinde) somut kanıtlarla karşımıza çıkabilmektedir.

Güvenlik kültürü, güvenlikle ilgili tüm görevlerin, doğru ve sakin bir şekilde, düşünce ve bilgi yoluyla, sağlam bir muhakeme ve gerekli sorumluluk duygusu içinde yürütülmesini gerektirmektedir. Dikkat edilirse, bütün bu özellikler bireyleri hata yapmaktan uzaklaştıracak niteliklerdir. Aynı zamanda bunlar, kişilerin olumlu davranışlara ve kararlara varmasını sağlamaktadır.

Görüldüğü gibi, tam bir güvenlik, ilk önce bireylerin çabalarına bağlıdır. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Bireylerin faaliyetleri organize bir şekilde yürütülmeden, doğru bir güvenlik ve yapılanma politikası oluşturulmadan başarı elde edilmesi mümkün değildir. Burada başarının anahtarı, bireylerin ve örgütlerin yeterlilik seviyeleri ve bu konudaki azim ve çabalarıdır. Başarı, politikalara, idari taahhütlere, yeterliliğe ve bireylere bağlı bulunmaktadır.

Güvenlik kültürü genel anlamda soyut olarak algılansa da, güvenlik düşüncesine sahip olmak, örgütlere ve bireylere sorgulama eğilimi, halinden memnun olmama ve mükemmeli arama özellikleri kazandırmaktadır.

Bireyler, güvenliğin önemini ve önceliğini tam olarak kavradıkları takdirde, bütün faaliyetlerinde olumsuzlukları irdeleyecek şekilde kendilerini sorgulamaya başlamaktadır. Yapmaları gereken doğru hareketi belirleyebilmekte, kolaya kaçmamakta ve daima her şeyde en iyiyi aramaya başlamaktadır.

Güvenlik düşüncesine sahip olmanın, örgütlerde ve bireylere kazandırdığı bu özellikler, bireylerin bu düşüncelerle hareketi ile genel anlamda soyut olarak algılanan güvenlik kültürünün somut ve belirgin kanıtlarını ortaya çıkartmaktadır.

Organizasyon ve bireylerdeki güvenlik kültürü;

  • Bireylerin, güvenliğin öneminin farkında olması,

  • Çalışanların eğitim ve öğretim faaliyetleri sonucunda kazandıkları bilgi ve yeterlik,

  • Yapılan işlerde mükemmeliyet taahhüdü,

  • Sorumlu kişilerin liderliğinde oluşturulacak motivasyon,

  • Yapılan işlerin denetimi, ve

  • Sorumluluk bilinci

ile oluşturulabilmektedir.

Güvenlik kültürü iki bileşenden oluşmaktadır:

  1. Organizasyon politikası ve idari yapı,

  2. Bu yapının her seviyesindeki bireylerin eylem ve tutumları.

 

4. GÜVENLİK KÜLTÜRÜ, POLİTİKALAR VE ORGANİZASYONLAR

Nükleer güvenlik ile ilgili politikalar oluşturması ve taşıdıkları sorumluluklar nedeniyle idari yapılarında güçlü bir güvenlik kültürü yerleştirip uygulaması gereken örgütler aşağıda listelenmiştir [5];

  1. Hükümet,

  2. Düzenleyici Kuruluşlar,

  3. Nükleer Santral İşleten Kurum ve Kuruluşlar,

  4. Nükleer Tesisler.

Nükleer tesis güvenliğinin en üst kademesi, güvenlik kültürünün temelini oluşturan yasamadır. Hükümetler, bir nükleer enerji yasası ile ulusal düzenlemelere temel oluşturmalı, nükleer enerjinin kullanılmasında güvenliğin ön koşul olduğunu kabul ettiklerini belirtmeli ve bunu bir hükümet politikası olarak öngördüklerini açıklamalıdır.

Hükümetler, bu konulardaki düzenlemeleri yaparken, gerekli danışma ve düzenleme organları tarafından desteklemelidir. Nükleer güvenlik konusunda yüksek bir otoriteye sahip bu organlar görevlerini tam olarak yapabilmeleri için; yeterli eleman, fon, yetki (güç), bağımsızlık (özerklik) ile donatılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde güvenlik kültürünün temelleri atılabilmektedir.

Tüm organizasyonlar, güvenlikle ilgili uygulamalarında, en yüksek gayreti göstereceğini ve en üst güvenlik hedeflerine ulaşacaklarını, yapıları, uygulamaları, idari yöntemleri ve hedefleriyle göstermeli ve bunu açıkça taahhüt etmelidir. Nükleer güvenlikle ilgili sorumluluğa sahip örgütlerin güvenlikle ilgili tutumları ve öngördükleri güvenlik politikaları, örgütün nükleer tesis güvenliğinin sağlanacağı ve bu konuda en yüksek ihtimamın gösterileceği hususunda kamuoyuna gösterdiği taahhüt anlamı taşımaktadır.

Güvenlikle ilgili bu politikaların rahatlıkla uygulanabilmesi, güvenlik konularındaki sorumlulukların açık ve belirgin olmasını gerektirmektedir. Bu sorumlulukların dokümanlarda açıkça belirtilmesi, sorumlu bireylerin görevlerinde daha verimli olmalarını sağlamaktadır.

Düzenleyici organlar, güvenlik konusunda ana sorumluluğun nükleer tesisi işleten kurum ve kuruluşların üzerinde olduğunu kabul eder ve bu nedenle düzenlemelerin/yasamanın anlaşılabilir olmasını sağlar. Üzerinde tartışmaların sürdüğü güvenlikle ilgili konuların açıklıkla ele alınması gerekmektedir. Bu şeffaflık, halk sağlığı ve güvenliği konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesini sağlamakta; aynı zamanda sanayi kesiminde gereksiz mali yükler oluşturulduğu şüphesini en aza indirmektedir.

Düzenleyici organın teknik olarak yeterli, kendisi için yüksek güvenlik standartları belirlemiş, kararlarını iyi muhakeme edebilir olması ve işletici kurum ve kuruluşlarla profesyonel olarak muhatap olabilmesi önem taşımaktadır.

Politikalar ve organizasyonlar oluşturulurken varolan tüm imkanlar güvenlik için kullanılmalıdır. Dikkatle değerlendirilmesi gereken kaynaklar;

  • Yeterli sayıda tecrübeli eleman,

  • Elemanlarda yeterlik ve liyakat,

  • Eğitim, ve

  • Çalışma ortamı

olarak belirlenebilir. Böylece, güvenlikle ilgili işlem ve uygulamalarda tereddütsüz ve baskı altında kalmadan doğru kararlara ve doğru güvenlik hedeflerine varılabilmektedir. Personel eğitimi hayati önem taşımaktadır ve bu hususta gerekli kaynakların sağlanması gerekmektedir.

Tüm örgütler, nükleer güvenlikle ilgili uygulamaları düzenli olarak denetlemeli ve bunu bir politika haline getirmelidir. Hatta güvenlikle ilgili sorumluluk taşıyan büyük örgütler, kendi içlerinde nükleer güvenlik faaliyetlerinin gözetiminden sorumlu idareler oluşturmalıdır.

 

5. GÜVENLİK KÜLTÜRÜ VE İDARİ YAPI

Bireylerin iş yapma alışkanlıkları çalıştıkları ortamdan oldukça etkilendiğinden dolayı, güvenlik kültürünün bireyler tarafında benimsenip etkili bir şekilde uygulanmasında idarecilere büyük görevler düşmektedir. Çalışanları, organizasyonun güvenlik politikaları ve hedefleri konusunda yetiştirmek idarecilerin sorumluluğu altındadır.

Bireylerin sorumluluklarını yerine getirmeleri, tek ve belirli bir otorite ile sağlanabilmektedir. İdarecilerin, bireylerin kendi sorumluluklarının yanı sıra, iş arkadaşlarının ve hatta idarenin de sorumluluklarını anlamalarını, yaptıkları işin güvenlik için ne kadar önemli olduğunun farkına varmalarını sağlaması gerekmektedir.

İdareciler, yürütülen işlerin gerektiği gibi ve kurallara uygun olarak yapılmasını sağlamalıdır. Bunun için de çalışanların yeterlilikleri çok önemlidir. İdareciler (uygulanacak eğitim programları, ödül ve yaptırım sistemleri, denetim ve karşılaştırma yöntemleri yardımıyla) çalışanların yeterliliklerinin, bilgi seviyelerinin ve motivasyonlarının görevlerini gerektiği şekilde yapabilecek düzeyde olmasını sağlamalıdır.

 

6. GÜVENLİK KÜLTÜRÜ, BİREYSEL TAVIR VE DAVRANIŞLAR

Nükleer güvenliği etkileyen konulardaki olumlu yaklaşım, kendini üç eğilimle belli etmektedir:

Sorgulayıcı tutum: Görevini iyi anlamak, sorumluklarının ne olduğunu bilmek, sorumlu bulunduğu işin güvenlikle ilgili yönlerini iyi anlamak, işini yapabilecek düzeyde mesleki bilgiye sahip olmak, diğer çalışanların sorumluluklarının ne olduğunu anlamak, her an bazı beklenmedik durumların ortaya çıkabileceğinin bilincinde olmak, yardıma ihtiyacının olup olmadığına karar verebilmek, nelerin yanlış gidebileceğini sorgulamak, oluşabilecek hata ve arızaların sonuçlarının ne olabileceğini irdelemek, oluşabilecek hata ve arızaları önlemek için neler yapılması gerektiğini bilmek.

Titiz ve ihtiyatlı/özenli yaklaşım: Çalışma yöntemlerini iyi anlamak, çalışma yöntemlerine uymak, beklenmeyen olaylara karşı daima uyanık olmak, herhangi bir problem ortaya çıktığında durup düşünmek, gerektiğinde yardım istemek, düzenli olmaya, zamanında işi tamamlamaya ve kayıt tutmaya itina göstermek, işini yaparken en yüksek özen ile yapmak, kısa/kolay çözümleri önceden tespit etmek, güvenlik açısından kanıtlanmamış kolay/kestirme yollardan kaçınmak.

İletişim: Diğer çalışanlardan faydalı bilgiler öğrenmek, başkalarına faydalı bilgileri aktarmak, işin sonuçları hakkında rapor tutmak ve dokümantasyona önem vermek, güvenlik ile ilgili yeni uygulamalar başlatmak.

 

7. SONUÇ

Bir nükleer santralın güvenli bir şekilde işletilmesi, güvenli bir şekilde tasarlanmasına, belli kriterler ve standartlara göre inşa edilmesine ve işletme yöntemlerine uygun bir şekilde işletilmesine bağlı bulunmaktadır. Tüm gelişmelere rağmen, teknolojiyi üreten insan olduğu gibi onu uygulayan da insandır. Bu nedenle nükleer enerjinin güvenli bir şekilde kullanılabilmesi için insan ve örgüt kaynaklı olumsuzlukların ortadan kaldırılması önem taşımaktadır. Güvenlik kültürü, insan ve organizasyon kaynaklı olumsuzlukların (hataların) daha başlangıcında (kaynağında) uygun iş yöntemleri, olumlu davranış desenleri ve faydalı kültür öğeleri yardımıyla engellenmesini öngörmekte bulunduğundan, nükleer güvenlik açısından önemli bir güvence olarak karşımıza çıkmaktadır. Nükleer güvenlik sorumluluğu taşınan kurum ve kuruluşların, güvenlik kültürünü yapısal ve bireysel bazda benimsemesi ve güvenlik kültürünün sağlıklı bir şekilde örgüt bünyesine yerleştirilebilmesi için gerekli tedbirleri alması önem taşımaktadır.



KAYNAKÇA

  1. “Nuclear Power Plant Operating Safety Handbook”, EDF Nuclear Power Plant Operations, Nuclear Safety Department (1994).

  2. “Safety Culture, A report by the International Nuclear Safety Advisory Group”, Safety Series No. 75- INSAG-4, IAEA, Viyana 1991.

  3. “The Safety of Nuclear Installations”, Safety Series No.110, Viyana, 1993

  4. Jacques Libmann, “Elements of Nuclear Safety”, Les Editions de Physique, Fransa, 1996.

  5. “IAEA/ANL International Training Cource “, 3-2-1998, Toronto, Kanada

 

HAZIRLAYANLAR: Benan BAŞOĞLU ve Ömer GÜNDÜZ (Fizik Mühendisleri Odası Dergisi; Temmuz-2000 Nükleer Enerji Özel Sayısı; Sayfa 34)