NÜKLEER ENERJİ DÜNYASI

Maddeden Gelen Enerji

FLAMANNVILLE-3 ERP PROJESİ

Flamanville nükleer santralı, Fransa'da Cotentin yarımadasında, İngiliz kanalının hemen kenarındaki Flamanville kasabasında yer almaktadır. Flamanville sahası, iki Fransız nükleer santral ünitesine ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan ilki 1986, diğeri 1987 yılında hizmete girmiştir. Fransızların Amerikan Westinghouse tasarımından esinlenerek geliştirdikleri yerli model olan P4 tasarımı olan üniteleri, Fransız kamu elektrik üretim şirkeri Électricité de France (EDF) işletmektedir.

 

Flamanville 3

Flamanville sahasında 3. ünite ile ilgili çalışmalara 4 Aralık 2007 tarihinde başlanmış, bu ünitenin dünya üzerinde inşa edilmeye başlanan ikinci EPR modeli nükleer santral olması öngörülmüştür.

Projenin gerçekleştirilmesindeki asıl amaç, Fransa'daki ilk EPR model reaktör ünitesini inşa ederek, EPR modelin inşa edilebilirliğini kanıtlamak ve Olkiluoto 3 projesinde alınan dersleri kullanmak olmuştur. Yeni ünitenin sahibi; 87.5% EDF (Électricité de France) - 12.5% İtalyan elektrik üretim şirketi Enel  olacak şekilde proje düzenlenmiştir. Flamanville 3'ün; EDF ve ENEL'in kurumsal kaynaklarıyla finanse edilmesi öngörülmüştür.

EDF Flamanville 3 işini Fransız şirketleri Areva, Alstom ve Bouygues'e ihale etmiştir. Fralamville 3, 4500 MW-termal, 1650 MW-elektrik çıkış gücüne sahip dev bir ünite olacaktır ve projenin en hareketli dönemlerinde 3000 kişinin çalışması öngörülmüştür. Santral inşası 15 milyon insan saatlik proje işinden oluşmaktadır.

Projede taraflar arasında iş bölümü gerçekleştirilmiştir. EDF santral sahibi olarak aşağıda listelenen mimar-mühendislik çalışmalarını üzerine almıştır:

  • Proje yönetimi (kalite, zaman planı, maliyetler, riskler, ara yüzler, vs.),

  • Fransız Nükleer Güvenlik Otoritesi ile lisanslama ara yüzünün oluşturulması,

  • Sözleşmelerin hazırlanması, alt-yüklenicilere dağıtılması ve sözleşme yönetimi,

  • Santral için teknik referansların oluşturulması (ekipmanlar, binalar ve genel iş süreçleri ile ilgili spesifikasyonlar),

  • Tasarım ve işletme halindeki Fransız nükleer santral filosundan edinilen tecrübeler ışığında santral maliyetinin optimize edilmesi,

  • Tedarikçilerin ve alt-yüklenicilerin detaylı çalışmalarının ve imal edilen ekipmanların kalitelerinin kontrolü,

  • Santral sahası inşaat ve devreye-alma testlerinin kontrolü.

Santral ana yüklenicisi Alstom türbin adası ile ilgili işleri üzerine almıştır.  Türbin adası büyük bir Fransız kökenli çokuluslu şirketler topluluğu tarafından gerçekleştirilmiştir. Alstom'un  350 milyon Avro'ya türbin adasının mühendisliği, satın-alma faaliyetleri, inşaat ve devreye alma süreçlerini gerçekleştirilmesi öngörmüştür.

 

Fransız inşaat şirketi Bouygues, santralın inşaat işlerinin sorumluluğunu üzerine almıştır.  Bouygues; Nisan 2006'da Alstom'un devlet elinde bulunan %21'lik hissesini satın almış, 2011 yılında Alstom'un %30.74 hissesine hâkim hale gelmiştir.

Flamanville 3'ün nükleer adasının inşasından AREVA SA sorumlu bulunmaktadır. Fransız endüstri grubu AREVA SA'nın hisselerinin %90'ı Fransız devletinin elinde bulunmaktadır. AREVA 3 farklı alt grup halinde, nükleer teknolojiden elektrik üretimi ile ilgili bütün teknolojik tasarım, imalat ve mühendislik faaliyetlerini gerçekleştirebilmektedir. Bu 3 alt gruptan bir tanesi AREVA NP'dir. AREVA NP Flamanville 3'ün mimar-mühendislik çalışmaları, reaktör tedarikçisi ve nükleer adanın ana yüklenicisi konumunda bulunmaktadır. Flamanville 3 çalışmaları 150 alt sözleşmeden oluşmaktadır. İnşaat maliyetinin %80'i 20 büyük pakete ayrılmıştır. Bu yirmi paketten 6 tanesi (nükleer buhar sağlama sistemi,  türbin-jeneratör adası, elektrik sistemleri, boru sistemleri, ölçü-kontrol sistemleri, inşaat işleri) de bütçenin yaklaşık %70'ine karşılık gelmektedir. Sözleşmeler ekipmanların imalatı ve sahaya kurulmasını içermektedir. 

 

EPR

EPR üçüncü nesil Avrupa Basınçlı Su Reaktörü (PWR) olarak 1990'lı yıllarda Fransız reaktör imalatçısı Framatome, Fransız elektrik üretim şirketi Électricité de France (EDF) ve Alman Siemens tarafından geliştirilmeye başlanmıştır. Geliştirilme amacı, Avrupa'nın reaktör tasarımı güçlerini bir araya getirerek geleceğin güvenli ve ekonomik ileri tasarım Avrupa basınçlı su reaktörünü ortaya çıkartmaktı. Ana tasarım hedefleri olarak arttırılmış güvenlik özellikleri ve geliştirilmiş ekonomik performans belirlenmiştir. Bu amaçla Fransızların N4 modelini geliştirirken elde ettikleri tecrübe ile, Almanların KONVOI modelini geliştirirken elde ettikleri tecrübe bir araya getirilmiş, 1650 MWe'lik elektrik üretim gücüne sahip dev bir tasarım oluşturulmuştur.  EPR, bu devasa yüksek kurulu gücü elde edebilmek için 4 adet buhar üreteci döngüsüne sahip bulunmaktadır.

 

 

AREVA, EPR tasarımının çok güvenli olduğunu iddia etmektedir. Tasarım uçak çarpmasına dayanıklı olacak şekilde yapılmıştır. Ayrıca 0.3g'nin üzerinde deprem ivmelerine karşı dayanıklı olduğu da belirtilmektedir.  Acil durum kor soğutma 4 bağımsız sisteme sahip olacak şekilde tasarlanmış, acil durum sistemlerindeki yedeklilik geliştirilmiştir. Reaktör kabının altına yerleştirilmiş bir bölme yardımıyla, büyük kazalar sonrasında erimiş kor reaktörün hemen altında yakalanıp, soğutulabilmektedir. Böylece kor erime riski ve böyle büyük kazaların olası sonuçları büyük ölçüde azaltılmıştır.  Tasarıma eklenen aktif ve pasif sistemler yardımıyla ile güvenlik geliştirilmiş ve proses kontrolü daha da kolaylaştırılmıştır.

Bu tasarım hem normal %5 zenginlikte uranyum oksit yakıt, hem kullanılmış yakıttan kurtarılmış uranyum ve plütonyumdan imal edilmiş karışık oksit (MOX) yakıt kullanabilecek şekilde hazırlanmıştır. Reaktörün çevresindeki koruma kabuğu sızdırmaz olacak şekilde tasarlanmıştır. Toplam kalınlığı 2.6 metre olan iki katlı koruma kabuğu yapısı öngörülmüştür ve dış kabuk uçak çarpmalarına karşı koruma sağlamaktadır.  Flamanville 3 için EPR tasarım özellikleri aşağıdaki listede verilmiştir.

 

 

Proje Tarihçesi

Fransa'nın enerji sektöründeki yetkili kuruluşları 2020 yılından itibaren kapatılması gereken ülkenin eskiyen nükleer santrallerinin yenilenmesine yönelik bir rönesans programı hayal etmekteydiler. Bu rönesansın en büyük parçasını, Avrupa'nın gelecek nesil nükleer santralı olarak geliştirilmiş Fransız-Alman ortak yapımı EPR reaktörleri oluşturmaktaydı. Bu büyük yenilenmeye hazırlık olarak,  Fransız kamu elektrik şirketi Électricitê de France (EDF) 2004 yılında Flamanville sahasında yeni bir ünite çalışmasına başlama kararı almıştır. Flamanville'deki ünitenin başarıyla tamamlanmasının ardından, Fransa'daki bir sonraki EPR'in Penly nükleer santral sahasına inşa edilmesi kararlaştırıldı.

Bu yeni ünitenin tasarım sözleşmesi Eylül-2005 tarihinde AREVA-NP'ye ihale edilmiştir. Yeni ünite ile ilgili halkla istişareler Ekim-2005 ile Şubat-2006 tarihleri arasında gerçekleşmiş ve  Mayıs-2016'da ünite için uygun kararı alınmıştır.

Temmuz-2006'da saha hazırlama çalışmalarına başlanmıştır. Flamanville ünitesinin inşası Fransız lisanslama otoritesi Authorité de Sûreté Nucléaire (ASN)'in denetimi altında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalarda Fransız Radyasyondan Korunma ve Nükleer Güvenlik Enstirüsü (Institut de Radioprotection et de Sûreté Nucléaire; IRSN) de teknik destek sağlamıştır.

İlk planlara göre tesis inşasının 54 ayda, 3.3 milyar Avro'ya tamamlanması öngörülmüştür. Bu bedele finansman ve yakıt maliyetleri dahil değildir.

Ocak-2007'de AREVA-NP'ya nükleer buhar sağlama sisteminin siparişi verilmiş, Nisan-2007'de Fransız lisanslama otoritesinden yeni ünite için inşaat lisansı alınmıştır.  Flamanville 3 için ilk beton Aralık 2007'de dökülmüştür.

MMart-2008'de Fransız lisanslama otoritesi ASN, EDF'den kalite kontrol ve proje örgütsel yapısı gibi bazı alanları iyileştirmesini talep etmiştir. ASN'in yaptığı bazı denetimler inşaat işlerinde bazı problemler belirlemiştir. Bu problemler arasında betona güçlendirme çeliğinin uygulanması sırasında yaşanan hatalar, güçlendirme demiri ile ilgili proje planları, beton dökme planları ve gerçek proje planları arasındaki uyumsuzluklar bulunmaktadır. ASN, beton dökülmesine yönelik oluşturulan organizasyonu yetersiz bulmuştur.

26 Mayıs 2008'de lisanslama otoritesi ASN, EDF'den beton dökme faaliyetlerini durdurmasını istemiştir. ASN, inşaat işlerini yapan tarafta disiplin eksikliği bulunduğunu, proje örgütlenmesinin de yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca ASN,  koruma kabuğu iç çelik astar alt bileşenlerinde kaynak işleri anormallikleri tespit etmiştir.

Ekim-2008'de, ASN AREVA'yı uyararak, İtalyan alt yüklenici Società della Fucine'nin demir dökme işlemlerinin nezaretine yönelik süreçlerin standartlara uygun olmadığını belirtmiş bu süreçlerde iyileştirme talep etmiştir.

Aralık-2008'de EDF santral maliyetinin yaklaşık 4 milyar Avro'ya yükseldiğini, bunun sebepleri arasında enflasyon, teknik ve lisanslama gereklerinin bulunduğunu açıklamıştır. EDF'e göre santral devreye alma zaman planı halen erişilebilir durumda bulunmaktadır.

Ocak-2010'da işçi sendikaları ünite inşasının en az 2 yıl gecikmekte olduğunu açıklamıştır.

Temmuz-2010'da EDF gecikmeyi doğrulamış ve santral bütçesinin planlananı 1.7 milyar Avro aşmakta olduğunu açıklamıştır.

Ağustos-2010'de ASN, EDF'den güvenlikle ilgili olmayan ölçü-kontrol sistem mimarisini değiştirmesini  talep etmiştir.

2011 yılı başlarında, Fransız Bouygues inşaat şirketinin Kıbrıs'ta kayıtlı Atlanco adlı İrlanda şirketini alt yüklenici olarak tuttuğu, bu alt yüklenicinin 100'e yakın Polonyalı işçi tuttuğu, şirketin bu işçilerin sosyal güvenlik primlerini yatırmadığı, kaza sigortalarını yaptırmadığı ortaya çıkmıştır. Bouygues Atlanco firması ile ilişiğini kesmiştir.

Yine 2011 yılı başlarında, 24 Ocak ve 11 Haziran tarihlerinde inşaat faaliyetleri sırasında ölümlü iş kazaları meydana gelmiştir.

Temmuz-2011'de EDF yeni resmi proje tahminlerini açıklamıştır. Bu tahminlere göre santralın devreye alınması 2016 yılına gecikmiştir. Ayroca maliyet 6 milyar Avro'ya çıkmıştır.  O an itibariyle inşaat işlerinin %80'i tamamlanmış, boru ve elektrik ekipmanlarının kurulumuna geçilmiştir. Sahada yaşanan iki ciddi kaza nedeniyle 2011 yılı ilk çeyreğinde çalışmaların bir süre durdurulmasını gerektirdiği belirtilmiştir. Ayrıca proje üzerinde çalışan 9 büyük şirket arasındaki koordinasyon bozukluklarının da gecikmelere sebep olduğu açıklanmıştır. Bu yüzden EDF yeni bir yönetim yaklaşımı sergileyeceğini duyurmuştur.

Aralık-2012'de tesisin halen 2016 yılına yetiştirilebileceği, fakat yeni lisanslama gerekleri ve Fukushima'dan alınan derslerin projeye entegre edilmesi nedeniyle proje maliyetinin daha da artacağı açıklanmıştır. Bu an itibaren proje tutarı 8 milyar Avro'ya çıkmış durumdadır.

Ekim-2013'de, santraldeki en önemli bileşenlerden biri olan 425 tonluk dev reaktör basınç kabı inşaat sahasına getirilmiştir.

Aralık-2013'de Fransız lisanslama otoritesi ASN, uygunluk konusundaki problemler çözülene kadar inşaat polar vinç ve ilişkili ağır kaldırma ekipmanın kullanmasını durdurduğunu açıklamıştır. ASN; bu kaldırma sistemlerinde acil durum durdurma mekanizmasının bulunmadığı ve ayrıca vinçlerden en az iki tanesinin aynı anda kullanıldığı durumlarda bir yük sınırlama sisteminin mevcut olmadığı yönünde kaygılarını dile getirmiştir.

Ocak-2014'de, lisanslama otoritesi ASN'nin inşaat sahasındaki polar vinç ve ilişkili ağır kaldırma ekipmanın uygunluğu konusunda kaygılarının giderilmesini takiben ünitenin reaktör basınç kabı, reaktör binasındaki yerine yerleştirilmiştir.

Kasım-2014'de Flamanville 3'ün 2017 yılında devreye gireceği açıklanmıştır. EDF'e göre gecikmenin sebepleri arasında reaktör kabı kapağı ve reaktör kabı iç bileşenleri gibi bazı bileşenlerin santral sahasına geç teslim edilmesi ve lisanslamada yaşanan problemler bulunmaktadır. EDF ayrıca buhar üreteçlerinde yaşanan kaynak problemleri, basınçlandırıcı vanalarının kalifikasyon testleri ve reaktör kabı kapağı malzemesi üzerine yapılan detaylı metalürjik analizler konusunda bilgiler açıklamıştır.

Nisan-2015'de, lisanslama otoritesi ASN; 2014 yılında gerçekleştirilen kimyasal ve mekanik testlere dayanarak, Flamanville 3 nükleer santralı için AREVA'nın Le Creusot tesislerinde imal edilmiş basınç kabı çeliğinde anormallikler tespit etmiştir.   Bu testlerde, reaktör basınç kabı alt ve üst giriş-çıkış ağızlarında kullanılan çeliğin olması gerekenden çok daha fazla karbon içerdiğini, bunun da çeliğin mekanik dayanıklılığını azaltmasının beklendiğini bildirilmiştir. Bu durum üzerine AREVA'dan kalite yönetimi süreçlerini gözden geçirmesi istenmiştir.

Eylül-2015'de; ünite maliyetinin orjinal tahminin 3 katına ulaştığını duyurmuştur. O an itibariyle santralın inşaat işlerinin %98'i, elektro-mekanik işlerinin de %60'ı tamamlanmış durumdadır. Son duruma göre, birinci soğutucu suyu sisteminin kurulması  2016'nın ilk çeyreğinde tamamlanacak ve bütün elektro-mekanik sistemlerin tamamlanmasının ardından sistem performans testlerine geçilecektir.  Bu durumda ilk yakıt yükleme ve santralın devreye alınışının 2018 yılının son çeyreğinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Eylül-2015 itibariyle proje maliyeti 10.5 milyar Avro'ya dayanmıştır.

Nisan-2016'da; Areva ve EDF'in Flamanville 3 için imal edilen reaktör basınç kabına yönelik gerçekleştirmekte olduğu mekanik test programının genişletildiği duyurulmuştur. Genişletilmiş test programının 2016 yılı sonuna kadar devam edeceği, test sonuçlarının daha sonra AREVA ve EDF tarafından ASN'e rapor edileceği açıklanmıştır.

Mayıs-2016'da, Flamanville 3'ün reaktör kabında belirlenen imalat sıkıntıları, AREVA'nın Le Creusot döküm tesislerinde büyük çaplı kalite denetimleri yapılması ile sonuçlanmıştır. Denetimler sonucunda, bu tesislerde 1965 yılından beri imal edilen santral ekipmanlarının 400'ünde  düzensizlikler, üretim dosyalarında test sonuçları ve imalat parametreleri ile ilgili değişiklikler veya eksiklikler tespit edilmiştir.

Alınan Dersler

Kullanılan Dev Vinçlerin Çalışan Ünitelere Yarattığı Risk İle İlgili Kaygılar

Denetlemeler sırasında lisanslama otoritesi farklı kereler farklı konuları gündeme getirmiştir. Bunlar arasında en önemlilerinden bir tanesi saha çalışma düzeni ve binaların kurgusu ile alakalı olmuştur. ASN, Flamanville 3'ün inşası sırasında kullanılan dev vinçlerin hali hazırda işletme halinde bulunan Flamanville 2 ünitesinin yardımcı binasının üzerine düşmesinden kaygılanmıştır. Lisanslama otoritesinin bu kaygılarını gidermek için vinç'in çevresinde beton yığınlar kullanılarak destek sistemi oluşturulmuştur.

 

Temel Betonunda Çatlaklar

Diğer yandan inşaat sırasında, beton ile ilgili bazı problemler ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilki dökülen temel betonunda meydana gelen çatlaklar ile alakalıdır.  Temel betonu dökme işi inşaatın ilk aşamalarında yapılmaktadır ve  bu işe Aralık 2007'den itibaren başlanmıştır. Betonda oluşan çatlaklar aslında betonun yoğun olarak kullanıldığı büyük çaplı inşaatlarda sıkça rastlanılan bir olaydır ve betonun kuruması sırasında büzülmesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. EDF bu problemin çatlakların içine basınçlı reçine enjekte edilmesi şeklinde çözülmesini önermiş, IRSN'in teknik görüşü alınmasının ardından bu çözüm lisanslama otoritesi ASN tarafından kabul edilmiştir.

5 Mart 2008 tarihinde, ASN'in rutin denetimleri sırasında, kullanılmış yakıt saklama binasının temelini taşıyan beton kaidede kullanılan inşaat demirlerinin, onaylanmış çizimlerde gösterildiğinden farklı bir şekilde yerleştirildiği belirlenmiştir. Bu uygunsuzluğun, beton dökülmeden önce giderilmesi gerekmiştir. Mayıs 2008'de  reaktördeki diğer bazı binalarının temel beton kaidelerinde kullanılan inşaat demirlerinde benzer uygunsuzluklar belirlenmiş ve düzeltilmesi istenmiştir.

Her ne kadar ASN, belirlenen bu uygunsuzlukların güvenlik açısından önemli bir sorun oluşturmadığını açıklasa da, inşaat sırasında taraflardaki titizlik eksikliklerini, dış tedarikçilerin izlenmesinde yaşanan sıkıntıları ve örgütsel eksiklikleri gözler önüne serdiğini duyurmuştur. ASN; Flamanville 3'deki beton faaliyetlerinin, bir nükleer tesiste olması gereken kalite kontrol standartlarını garanti etmediğini açıklamıştır. Bunun sonucunda lisanslama otoritesi ASN, santral sahibi EDF'den aşağıda listelenen hususların gerçekleştirilmesini talep etmiştir:

  • Güvenlikle ilgili yapılarda beton dökme işlerinin durdurulması,

  • Belirlenen uygunsuzlukların ve ilgili düzeltici faaliyetlerin analiz edilmesi, EDF'in ve lisanslama otoritesinin sahada gerçekleştirdiği teknik kontrol faaliyetlerinin sıkılaştırılması, tutarsızlık yönetim prosedürlerinin daha da ciddi bir şekilde uygulanması,

  • Güvenlikle ilgili olmayan yapılarda ve güçlendirme işlerinde beton dökme işlerine devam edilmesi.

Beton dökme faaliyetlerinin durdurulmasının ardından EDF bu problemlere çare bulmak amacıyla aşağıda listelenen maddeleri içeren bir karşı tedbir planını hazırlayarak, lisanslama otoritesine sunmuştur:

  • EDF sahada çalışan alt yüklenicileri çok daha yakından izleyecek ve bu şirketlere karşı çok daha sıkı teknik kontrol tedbirleri uygulayacaktır,

  • Güvenlikle alakalı binalarda beton güçlendirme süreçlerinin daha yakından izlenmesi için bağımsız bir üçüncü taraf organizasyondan ek teknik denetim desteğinin sağlanacaktır,

  • Özellikle güçlendirme ve beton dökme faaliyetlerin ile ilgili uygunsuzlukların düzeltilmesinde daha somut yönetsel müdahalelerde bulunulması sağlanacaktır,

  • Bireysel güvenlik kültürünü geliştirmek amacıyla sahada görev alan bütün çalışanlar eğitimden geçirilecektir,

  • Bouygues sahasında görev yapan kalite personeli daha da güçlendirilecektir.

Kalite Yönetim Sistemi Performansı

EDF, bu tedbirlerin inşaat faaliyetlerindeki kalite yönetimi sisteminin performansının iyileştireceğini belirtmiştir. Beton dökme faaliyetlerine 23 gün ara verilmesinin ardından, lisanslama otoritesi ASN bu planın uygunlanması ile ilgili aylık rapor sunma ve 6 aynı sonunda planının etkimliğini değerlendirme şartıyla beton süreçlerine tekrar devam edilmesine izin vermiştir. ASN'in Aralık 2008'de gerçekleştirdiği denetimlerle, uygulanan planın etkinliğini değerlendirmiş, planın kalite performansını arttırdığı ve beton güçlendirme işlemlerinde teknik denetimlerin daha sıkılaştığı görülmüştür.

Yetersiz Planlama

Projenin daha ilk aşamalarında alınan en önemli ders; işin en başından beri yapılan planların zaman ve maliyet/bütçe açısından işin ciddiyetini hafife alır nitelikte olduğudur. Planları yapanlar, 20 yıldır hiç gerçekleştirilmemiş nükleer santral inşaat süreci sırasında kaybedilen insan kaynakları ve tecrübe hiç dikkate almamış, geçmiş tecrübelerin büyüsüne kapılarak hiç de gerçekçi olmayan planlar yapmıştır.  Gerçekçi olmayan bu planlar, nükleer santrallar için zaten çok karmaşık olan proje yönetimi sürecini daha da karmaşık hale getirmiş, gereksiz zaman ve maliyet baskılarının oluşmasına yol açmıştır.

Flamanville 3 inşası ilerledikçe, ASN üç farklı problem daha belirlemiştir.

 

Temel Kaide Betonu

Bunlardan ilki, Mayıs 2009'da reaktör binasının iç yapıları için hazırlanan temel kaide betonu hazırlık çalışmaları sırasında yaşanmıştır. Bu çalışmaları gözden geçiren denetçiler ve teknik destek ajansı, beton işlemlerine başlamadan önce yapılması gereken daha birçok işlemin bulunduğunu konusunda EDF'i uyarmıştır. Beton döküm işlerinin tamamlanmasının ardından, ASN işlem sırasında bazı uygunsuzluk raporlarının açıldığını belirlemiştir. Bu raporlama göre, bazı konumlara yetersiz miktarda beton döküldüğü, beton dökme süreci sırasında bazı beton kalıplarında değişiklikler yapıldığından bahsetmektedir. ASN, bu uygunsuzlukların yapının güvenlikle ilgili karakterine etki etmeyeceğine karar vermiştir. Fakat raporlanan bütün bu uygunsuzluklar, zaman ve maliyet planlarını uygulamak üzere yapılan iş baskılarını ve bu baskıların işlerin kalitesini olumsuz etkilediğini ortaya çıkarmıştır. ASN, EDF'i uyararak, kaliteyi olumsuz etkileyecek baskılara sebep olacak benzer problemlerin tekrar yaşanmaması için karşı tedbir almasını istemiştir.

İkinci problemli konu inşaat derzlerinde iki farklı tabaka betonun birleşme yüzeyleri   ile ilgili yaşanmıştır. Bu tabakaların yeterli bir şekilde birbirleri ile bağlandığını garanti altına almak için, birbirlerine tutturulan yüzeylerin olabildiğince düz olması gerekmektedir. Fakat Ağustos 2009'daki ASN denetimleri sırasında, bazı durumlarda, yüzeylerin yeterince düz olmadığı belirlenmiştir. Buna ilaveten, bu tabakaları birleştirmek için kullanılan kimyasalın aslında bu amaç için tasarlanmadığı da tespit edilmiştir. Sonuç olarak, ASN EDF'den bu ürünün kullanılmasına son vermesini ve Flamanville 3 sahasında, bu amaçla kullanılan kimyasallarla ilgili kapsamlı bir kalifikasyon (yeterlilik) çalışması yapılmasını talep etmiştir. ASN ayrıca EDF'den, mevcut kimyasalın kullanılmasının yaratacağı sonuçlarla ilgili bir analiz gerçekleştirmesini istemiştir.

Lisanslama otoritesinin beton işleri ile ilgili belirlediği üçüncü problem de reaktör binası iç koruma kabuğu ön gerilme kılıflarının konumlandırılmasında gözlenen anormalliklerle ilgili olmuştur. Kasım 2009'da, iç koruma kabuğu duvarları için ilk beton dökülürken, EDF, ASN denetçilerine ön gerilme kılıflarının konumlarının tolerans sınırlarının üstünde olacak şekilde hatalı olduğunu rapor etmiştir. Tasarım ve mühendislik dairesi ile yapılan istişarenin ardından, EDF kılıfların konumlarını olduğu gibi bırakıp betonu dökme işlemini gerçekleştirmiştir. Daha sonra ASN, EDF'den bu sapmanın güvenliğe olumsuz etkisi olmayacağını hazırlayacağı bir rapor ile kanıtlamasını istemiştir. Ayrıca ASN, iç koruma kabuğu duvarı betonlama çalışmaları gerçekleştirmekte olan grupların bu konuda uyarılmasını talep etmiştir. ASN daha sonra benzer uygunsuzlukların yaşanmamasını önlemek ve önlemlerin uygulandığını garanti altına almak amacıyla iş üstünde noktasal denetimler gerçekleştirmiş, beton döküldükten sonra ölçümler yapmıştır.

 

Yeni Teknoloji Kaynak Yönetmleri

Diğer bir problem, aynen Finlandiya'da devam etmekte olan Olkiluoto 3 projesinde olduğu gibi, koruma kabuğu çelik iç astlarında yaşanmıştır. Haziran 2005'de, ASN, yaptığı denetimler sırasında, iç astarların birleştirilmesi için kullanılan kaynak yöntemlerinin, EDF'in teknik spresifikasyonlarından farklı olduğunu belirlenmiştir. Sonuç olarak ASN, EDF'den farklı bir kaynak yönteminin kullanılması ile ilgili bir etki analizi gerçekleştirmesini talep etmiştir. EDF buna cevap olarak gönderdiği dokümanda problemin detaylı bir açıklamasını eklemiş ve farklı yöntemle yapılan kaynakların performansını belirlemek için ilave testlerin yapılmasını önermiştir. ASN, bu öneriyi teknik destek kuruluşu IRSN yardımıyla değerlendirmiş ve 28 Ağustos 2008 tarihinde EDF'e gönderdiği yazıda, EDF'in önerdiği ilave testleri yapması karşılığından mevcut yöntemle imalatın devam edebileceğini bildirmiştir. Fakat 2008 yılının son çeyreğinde astar kaynakları ile ilgili yapışan denetimler, aşağıda listelenen problemleri ortaya çıkartmıştır:  

  • Kullanılan kaynak yöntemleri, yapılan kaynak işlemleri sırasında etkin olan mevsimsel şartlar ve kaynakçılara sağlanan veriler ile teknik gerekler arasında önemli sapmalar bulunmaktadır,

  • 10 Ağustos 1984 tarihinde yayınlanmış, nükleer santralların tasarımı, inşası ve işletilmesinde izlenmesi gereken kalite ilgili yasanın uygulanmasında yetersizlikler bulunmaktadır. Bu yetersizlik özellikle koruma kabuğu iç astar yapısının Flamanville sahasındaki atölyede ön imalatı sırasında yaşanmış, ön imalat sürecinin kalifikasyonunda (yeterliliğinin belirlenmesinde), kaynak işlemlerinin nezaretinde ve kaynakların tahribatsız muayenesinde ve son olarak da astar kaynaklarından sorumlu şirketin kalite temini siteminde kendini göstermiştir.

ASN bazı kaynaklarda belirlediği yüksek oranda tamir sayısının, astar kaynaklarının yeterince kontrol edilmediğinin bir göstergesi olduğunu belirterek, EDF'den koruma kabuğu iç astar çelik yapısının nükleer güvenliği garanti edeceğini göstermesini talep etmiş, bunun için gerekli durumlarda ilave testler ve denetimler yapılmasını önermiştir. ASN, 12 Aralık 2008 tarihinde EDF'den ilave kaynak denetimleriyle uyumsuz olacak geri dönüşü olmayan her türlü işlemi durdurmasını talep etmiştir. 4 Şubat 2009'da, EDF'in sağladığı destek dokümanlarını derinlemesine incelemesinin ve IRSN'e danışmasının ardından; ASN, EDF'den aşağıdaki tedbirleri almasını istemiştir:

Hali hazırda tamamlanmış kaynaklar için;

  • Hali hazırda sunulmuş veriler dışında özellikle gerçekleştirilmesi planlanan testlerle ilgili ilave verilerin sağlanması,

  • Bazı tür kaynakların yüzde 100 oranında yeniden incelenmesi, ASN EDF'in diğer kaynaklar için önerdiği tedbirlerin, koruma kabuğunun iç çelik astarın fonksiyonun yerine getirmesine edeceği etkileri engelleyebileceğini varsaymaktadır.

Gelecekte yapılacak kaynaklar için:

  • Bu kaynakların kalitesini önemli ölçüde arttırmak amacıyla bir harekât planı hazırlanması, bu planın gerçekleştirilmesi ile ilgili aylık uygulama raporu sunulması, planın sahada 6 ay uygulanmasının ardından planının etkinliği ile ilgili bir değerlendirme raporu sunulması,

  • Kaynakların yüzde 100'ünün denetlenip kalitede önemli gelişme sağlandığının doğrulanması,

ASN'nin bu talebi üzerine EDF ve alt yüklenici; kaynakların kalitesini önemli ölçüde arttırmak amacıyla tasarladığı harekât planını ASN'e 15 Nisan 2009 tarihinde sunmuştur. Bu harekât planındaki ana hususlar kaynak sürecinin ve kaynağın yapıldığı ortam ve şartların optimizasyonu, kaynakçılara verilen eğitimlerin geliştirilmesini, kaynak süreçlerinin daha sıkı izlenmesini içermektedir. Bu harekât planı ASN tarafından şartlı olarak kabul edilmiş, yeterince veri toplanmasının ardından planın etkinliğinin değerlendirilmesi istenmiştir. Bu planın etkinliğini ölçecek miktarda veri toplanana kadar daha önce gerçekleştirilmiş kaynakların tamamı radyografik testlerden geçirilmiştir.

Temmuz 2009'da EDF kaynak işlemlerinde uyguladığı kontrollerin kanıtlarını ASN'e sunmuştur. Bir aylık radyolojik testlerin sonuçları kabul edilebilir kaynak tamir oranlarını (%10) göstermiştir. Böylece EDF, kaynaklara radyolojik testler uygulamayı bırakmış, kaynak işlemlerini yakından izlemeye devam etmiştir.

23 Haziran 2010 tarihinde, EDF denetimler sonucunda astar kaynak hatalarının arttığının gözlendiği konusunda ASN'i bilgilendirmiştir. Bunun üzerine 7 Temmuz 2010'da, EDF'in kaynak kalitesini arttırmak için hayata geçirdiği tedbirleri doğrulamak için ASN denetçileri sahaya bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret sırasında, ASN denetçileri artmakta olan yeni problemlerin kaynağının yatay kaynakların konumunun ergonomisi olduğunu belirlemiştir. Bu denetimler sırasında ayrıca kaynak süreçleri sırasında radyolojik testlerin yapılmaması ve denetimlerin yapılmasındaki gecikmelerin, kaynak kalitesinin düşüklüğün erken aşamalarda belirlenmesini engellediği anlaşılmıştır.

Denetimlerin bir sonraki gününde, geçici olarak durdurulan kaynak süreçlerinde 2009 yılındaki harekât planına tedbir olarak eklenen radyolojik testlerin yapılmasına yeniden başlanmıştır. Bu testler sonucunda hata olarak beliren kaynak kusurları tamir edilmiştir. Kaynakçıların 2008-2009 yıllarında yaşadığı kaynak problemlerinin ana sebebinin kaynak ergonomisi olduğu olaylarının ana nedeni olarak belirlenmiştir. ASN ayrıca, 2008-2009 yıllarında yaşanan kaynak problemlerine karşı EDF'in kullandığı tamir yönteminin de  düzgün bir şekilde uygulanmadığını ortay çıkarmış, EDF'den alınan derslerin sahada uygulanmakta olan bütün kaynak faaliyetlerine geri beslenerek uygulanmasını istemiştir. ASN ayrıca Haziran 2010'da EDF'in önleyici tedbirlerin uygulanması sırasında gösterdiği proaktif tepkiyi de takdirle karşıladığını belirterek övmüştür.

Deniz Deşarj tüneli ve ilgili yer altı soğutma suyu yapılarının inşası işini EDF, Soletanche Bachy France (SBF) firmasına ihale etmiştir. Bu iş 160 metre derinliğinde, 5 metre çapında  yer altı kanalı ile 63 metre derinliğinde ve 5.85 metre çapında deniz altı kanalı ve bunları birleştiren tünellerden oluşmaktadır. Soletanche Bachy France (SBF) de bu işin denizle ilgili kısımlarını Fugro Seacore Ltd (FSCL) isimli bir alt yükleniciye ihale etmiştir. Fugro Seacore Ltd'nin işi, deniz altında kanal açılması, bu kanalın içine 300 tonluk çelik astar yapının ve 450 tonluk difüzerin yerleştirilmesini içermekteydi. Difüser'in yerleştirilmesi Haziran 2009'da tamamlanmıştır.

Fakat, 2008'in son çeyreğinde, EDF tarafından ASN'e bu işlemlerde yaşanan bazı teknik problemler rapor edilmiştir. Bu problemler deniz deşarj tünelinin konumunun değiştirilmesi ve yeni bir tünel kazma tekniğinin kullanılması (tünel delme makinesi) süretiyle çözüme kavuşturulmuştur. Bu ünitenin hali hazırda işletme halindeki Flamanville 2 reaktörüne çok yakın olması nedeniyle, tüneller açılırken patlatılan mayınların ve kazma işlemi sırasında oluşacak titreşimlerin  Flamanville 2 ünitesine herhangi bir güvenlik riski oluşturup oluşturmayacağının ve Flamanville 2 zemin betonunda herhangi bir deformasyona sebep olup olmayacağının incelenmesini talep etmiştir.

Haziran 2008'deki ASN tarafından yapılan denetlemelerin ardından, yeni reaktördeki güvenlikle ilgili ekipmanların ara soğutma sistemleri ile ilgili bazı ilave denetimler gerçekleştirilmiş, bu denetimler; üretim standartlarında olmayan bazı boruların ret edilmesi ile sonuçlanmıştır. ASN söz konusu boruların kabul edilemeyeceğini belirtmiş ve EDF'den sistemlerin güvenliğini garanti altına almak için gerekli adımları atması istemiştir.

ASN, reaktör bileşenlerini denetlemek içinde de 2009 yılının ikinci yarısında basınç altında çalışan bileşenlerin AREVA-NP'nin ve alt-yüklenicilerin tesislerinde imalatı sırasında sayısız denetimler gerçekleştirmiştir. ASN, tespit ettiği uygunsuzluklara karşı düzeltici faaliyetlerin başlatılmasını talep etmiştir. AREVA-NP tarafından dile getirilen sorunlardan bir tanesi, buhar üreteçlerinden birine ait bir alt-bileşende belirlenen kusur ile alakalıdır. 2009 yılının sonunda, ASN; AREVA-NP'nin önerdiği düzeltici faaliyet önerisi ile ilgili bir karara varmıştır. Talep edilen testlerin ve gerçekleştirilen denetimlerin ardından, AREVA-NP'nin önerisinin kabul edilmesine karar verilmiş ve bu karar sonucunda kusurlu bileşenin tam olarak aynı özellikleri taşımayan imal edilmiş bir başka benzer bileşenle değiştirilmiştir.

Nükleer santralda basınç altında çalışması gereken ekipmanların AREVA-NP'nin tarafından imalatı faaliyetleri ile ilgili  yapılan gözden geçirme denetimi sırasında,  ASN, üretim kalite temini süreçlerinin yeterli olduğunu, fakat kalite ile ilgili sorumlu olan personelin bazı görevlerinin daha açık ve net hale getirilmesi gerektiğini belirtmiştir. ASN, AREVA-NP'den karar, alt-yüklenici onay ve izleme, lisanslama dokümantasyonu süreçlerini geliştirmesini talep etmiştir.

Lisanslama otoritesi ASN, ayrıca İngiliz lisanslama otoritesi HSE ve Finlandiya lisanslama otoritesi STUK ile bir araya gelerek, EPR tasarımında kullanılan ölçü-kontrol sistemleri ile ilgili aşağıdaki maddeleri içeren ortak açıklamayı 2 Kasım 2009 tarihinde yapmıştır:

  • İngiliz lisanslama otoritesi HSE, Fransız lisanslama otoritesi ASN ve Finlandiya lisanslama otoritesi STUK, EPR model Basınçlı Su Reaktörlerinin ölçü-kontrol sistemlerini değerlendirmek amacıyla çalışmalar yürütmektedir,

  • Her üç lisanslama otoritesi tarafından da ayrı ayrı gerçekleştirilen değerlendirmeler sonucunda, EPR model santralların kontrol ve enstrümantasyon sistemleri (I&C) ile ilgili reaktör tasarımcısı AREVA'ya da iletilen bazı sıkıntılar tespit edilmiştir,

  • Her ne kadar her ülke için geliştirilen EPR modelleri bazı farklılıklar içerse de, ölçü-kontrol sistemleri ile ilgili belirlenen sıkıntı hepsinde aynıdır ve üç farklı lisanslama otoritesi olarak amacımız beraberce EPR tasarımının en yüksek güvenlik seviyesini sahip olmasını sağlamaktır,

  • Her üç lisanslama otoritesi tarafından da belirlenen sıkıntı, santralın normal işletme sınırları dışına çıktığı durumlarda santralın kontrolünü sağlayacak güvenlik sisteminin yeterliliğinin garanti altına alınması ve bu sistemlerin santralın normal işletmesini kontrol eden kontrol sistemlerinden bağımsız olması ile alakalıdır.

  • Nükleer santrallarda güvenlikle alakalı sistemlerdeki bağımsızlık çok önemlidir, çünkü bir kontrol sistemi arıza verecek olursa, diğer sistemlerin arıza veren sistemle beraber arıza vermemesi gerekmektedir. Tasarımcı ve imalatçı tarafından önerilen EPR tasarımının, bağımsızlık prensibi ile uyumlu olmadığı görülmüştür. Kontrol ve güvenlik sistemleri arasında çok karmaşık ve birbirleri ile bağımlı bir yapı bulunmaktadır.

  • Bunun sonucu olarak, İngiliz lisanslama otoritesi HSE, Fransız lisanslama otoritesi ASN ve Fin lisanslama otoritesi STUK, tasarımcı ve imalatçıdan ilk EPR tasarımında geliştirmeler yapmasını istemiştir. Tasarımcı AREVA, santral tasarımında bu açılardan değişiklik yapmayı kabul etmiştir. Bu değişikliğin ardından EPR tasarımı lisanslama otoritesi tarafından yeniden değerlendirilecektir.

  • Her lisanslama otoritesinin talebine tasarımcı ve imalatçı AREVA'nın nasıl tepki vereceği kendi bileceği iştir. Fakat tasarımların benzer olduğundan, her ülkenin gerekleri, ulusal lisans şartları nedeniyle farklılar olabilse de çözümlerin de benzer olması beklenmektedir. Örneğin, derinlemesine güvenliğin sağlanmasında, güvenlik sistemlerine yedeklilik sağlamak amacıyla farklı çözümler ortaya konabilir. Fakat her bir çözümde, eşdeğer yüksek güvenlik seviyesi sağlamaya hizmet edecektir.

  • Bu durum, farklı bağımsız lisanslama otoritelerinin beraber çalışarak ortak anlayışı ve mevcut uluslararası standartların uygulanmasını nasıl sağlayabileceğinin güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Ayrıca farklı ülkelerdeki lisanslama şartları ve standartlarının uyumlaştırılması ve inşa edilecek nükleer santralda en yüksek güvenlik seviyelerinin sağlanmasına da katkı sağlamaktadır.

Bu açıklamalar üzerine AREVA  ölçü-kontrol sistemi tasarımını elden geçirmeye hız vermiştir. Bu konu ile ilgili Fransız lisanslama otoritesi 24 Ağustos 2010 tarihinde aşağıdaki bilgi notunu yayımlamıştır:

"EPR reaktörünün ölçü-kontrol (I&C) sisteminin sağlamlığının geliştirilmesi amacıyla, ASN EDF'den reaktörün kontrol platformlarından birini değiştirmesini talep etmiştir. EDF ASN'in 15 Ekim 2009 tarihinde yaptığı talebin ardından bu değişiklik üzerine çalışmayı kabul etmiştir.

15 Ekim 2009 tarihinde ASN, EDF'den Flamanville 3 EPR reaktörünün ölçü-kontrol sistemi ekipmanlarından bir tanesinin güvenliği ile ilgili bir konuyu gündeme getirmiştir. Öyle ki, bu tasarımda kullanılması öngörülen SPPA T2000 kontrol platformunun nükleer santrallarda kullanım tecrübesi bulunmamaktadır ve dolayısıyla bu platform ile ilgili daha fazla bilgi ve diğer bazı farklı tasarım seçeneklerinin incelenmesini istemiştir. Bu isteğe cevap olarak EDF büyük gayret göstermiş ve 2009 yılı sonunda söz konusu ölçü-kontrol sistemi ile ilgili ASN tarafına daha fazla bilgi iletmiştir. Flamanville 3'ün ölçü-kontrol sistemi iki birbirleri ile ilişkili platformdan oluşmaktadır:

  • Teleperm XS platformu: bu platform özellikle nükleer endüstri için geliştirilmiştir ve reaktörü olaylar ve kazalar sırasında korunmasının sağlanması amacıyla tasarlanmıştır,

  • SPPA T2000 platformu: konvansiyonel elektrik üretim tesisleri için geliştirilmiştir, görevi normal santral işletmesi kontrol süreçlerinin gerçekleştirilmesi ve bazı olay ve kazalara karşı da reaktörün korunmasıdır.

ASN ve IRSN'nin, EDF tarafından sunulan bu ilk bilgileri incelemesinin ardından, ASN 9 Temmuz 2010 tarihinde EDF'e bir yazı göndererek, SPPA T2000'in bazı reaktör koruma işlevlerini yerine getirme kabiliyetinin henüz kanıtlanmadığını belirtmiştir. ASN, EDF'den SPPA T2000 platformunun daha da güçlendirilmesi ve EPR tasarımlarında kullanılabilirliğinin sağlanması amacıyla değiştirilmesini talep etmiştir. Bu değişiklik, SPPA T2000 platformu tarafından gerçekleştirilmesi öngörülen bazı reaktör koruma işlevlerinin Teleperm XS tarafına da gerçekleştirilebilir hale getirilmesinden ibarettir.

ASN'in ölçü-kontrol sistemleri ile ilgili incelemelerini tamamlayabilmesi için, EDF'in bu tasarım geliştirmesi ve bu değişikliğin santral güvenliğine etkisini gösteren dokümantasyonun sunulması gerekmektedir."

 

Flamanville 3 Projesi İle İlgili Bilgileri Derleyen Ve Yukarıdaki Dokümanı Hazırlayan: BENAN BAŞOĞLU